Keyifli Okumalar.
Alnımda biriken boncuk boncuk terlerin verdiği rahatsızlıkla alnımı kırıştırırken derin bir nefesi ciğerlerime yolladım. Düştüğüm durumdan kurtulabileceğim bir yol var mıydı bilmiyordum ancak öyle bir ihtimal varsa da şu an beynim tüm çalışma fonksiyonlarını durdurmuş gibi görünüyordu.
Bekledim.
Kapının açılmasıyla birlikte tanımadığım çocuk sanki değerli bir mücevhermişim ve beni hayatı pahasına korumalıymış gibi önüme geçmişti. Onun sırtından, daha doğrusu üzerindeki kazağın ince kumaşından başka hiçbir şey görmüyordum.
Kapı açılalı sadece birkaç saniye olmuştu.
Ortamda soluk alış verişlerinden başka hiçbir ses yoktu. Karşı tarafın vereceği tepkiyi merakla beklerken ilk tepki önümdeki çocuktan geldi. "Ne işin var burada?" Nefes alış verişleri telaşlı ve gereksizce hızlıydı. Sonuçta birinin geldiğini pekala duymuştu. Telaşı kesinlikle ucuz bir rolden ibaretti.
Burada olan hiçbir şeyden haberimin olmayışı beni sinirlendirmeliydi veya en azından artık bir tepki vermem gerektiğini hissediyordum. Ancak oldukça sakindim. Üzerimde, hissettiklerimin aksine, bir rahatlık vardı.
Haydi ama düştüğüm durum hiç normal değildi! Acil bir tepki vermeliydim.
"Ne oluyor lan burada?" diyen çocuğun geç de olsa tepki vermesi beni garip bir şekilde heyecanlandırdı. Sesine şaşkınlıktan ziyade muziplik hakimdi. Çocuğunu kızlarla yakalayıp 'aslan oğlum benim' diye seven ruh hastası bir baba gibiydi.
"Bizi bu yüzden mi ektin? Burası benim mekanımdı oğlum ya." Çocuğun sesine yansıyan sahte kızgınlık aralarındaki samimiyetin kanıtıydı. Şu anda ucuz kız muamelesi mi görüyordum yoksa bu tepki çocukla mı alakalıydı hiçbir fikrim yoktu ancak sorumun cevabı ne olursa olsun sabrımın dolduğunu hissetmeye başlamıştım. Önümdeki çocuğu bir anlık sinirle kenara ittiğimde onun vücudundaki kasılmayı oldukça net bir şekilde fark etmiştim. Bu umursayacağım son şey bile değildi, ok yaydan bir kez çıkmıştı.
Karşımdaki çocukla göz göze gelmeden önce bugünün daha fazla rezil bir hale gelemeyeceğinden emindim. Ancak hayat bugün şarjörü üzerime boşaltmaya niyetli gibiydi.
Karşımdaki çocuk Aksel'den başkası değildi.
'Film mi çekiyoruz anasını satayım, bu nasıl bir gün böyle?' diye bağırmamak için kendimi zor tutuyordum.
Aksel'in beni detaylıca incelemesi üzerine yanımdaki çocuk beni hafifçe yanına çekti. Dudağımı ısırdım ve ağzımdan kaçabilecek olası küfürlerin önüne geçtim. Aksel bu çocuğu nereden tanıyordu veya yanımdaki bu yabancı çocuk kimdi? Kafayı yemek üzereydim.
Nasıl bir oyunun içine düşmüştüm anlamıyordum. Ava giderken avlanmak deyimi benim için söylenmiş olmalıydı.
"Ben şimdi anladım. Ben de diyorum bu çocuk buz gibi akan su için neden eski spor sahasına gelsin, meğer duş bahaneymiş. Bir de siz gelmeyin demeler..." Kaşlarım Aksel'in sözleriyle çatıldığında bakışlarımı yanımdaki çocuğa çevirdim. O ise sanki bakışlarla bulaşabilecek bir veba taşıyormuşum gibi benden tarafa bile bakmıyordu. "Oğlum madem hayatında biri var niye söylemiyorsun, o kadar üstüne geldim geçen gün." Aksel konuşmayı kesecek gibi durmuyordu. Yanımıza gelerek yanımdaki çocuğun omzuna hafifçe yumruğunu geçirdi. "Geçen gün için kusura bakma kardeşim, biliyorsun normalde olmaz ama Alper'in o tavrı senin sessizliğin... Kusura bakma."
Konuştukları konu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.
"Ben çıkayım sizi yalnız bırakayım. Eve geçiyorum, akşam görüşürüz." Sırtını kapıya döndüğünde gideceğini anlayarak derin bir nefes aldım. Sonunda hesap sormam gereken vakit yaklaşmıştı. Neden sessiz kalıp böyle bir şeye ayak uydurduğumu bilmiyordum. Eve gidince kafamı duvarlara vurup yastığımda bu günü tekrar tekrar kurgulayacağımı biliyordum ama olan olmuştu işte ve ben hiçbir tepki vermemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehir Lambaları
Teen Fiction🔞 Yetişkin İçerik. "Diyorum ki, böyle şans eseri..." Gözlerimi ona kaldırırken dişlerimi yaramazca dudağıma geçirdim. "Benim haberim dahi olmadan..." Kaşlarını çatmış söylediklerimi anlamaya çalışırken cümlemi heyecanla sonlandırdım. "Çıplak bir şe...