PM-5

8K 117 21
                                    

4. Bölüm Sonu Hatırlatması

"Tekrar ediyorum," dedi. "İçeride yanımdan ayrılmayacaksın, kimseyle konuşmayacaksın ve kimseye bakmayacaksın. Bir şey sorulursa ben cevap veririm. Özellikle aramızdaki bu durumdan kimsenin haberi olamaz. Anladın mı, küçük?" 

"Tamam," dedim umursamazca. Kapıyı açtı ve içerideki manzara gülümsememe neden oldu. Gece uzundu ve oyun daha yeni başlıyordu. 

Sabrının sınırlarıyla biraz oynayacağım Akın Kalkan. 

Kapının hemen ağzında bir adam bir kadını duvara dayamış şehvetle öpüyordu. İçerisi çok kalabalıktı. Renkli ışıklar yanıp sönerken insanın başı dönüyordu ve yüksek müziğin sesi gürültüden başka bir şey değildi. Fakat aklıma gelen fikirle oldukça keyiflenmiştim.

Bu oyuna kendim dahil olmuştum ve madem kendi isteğimle çıkamıyordum o zaman oyundan atılmak için her yola başvurabilirdim.

Savaşta ve aşkta her yol mübah, Akın Kalkan.

Kalabalığın içinde yürümeye devam ederken belimden tutup iyice kendine doğru çekti bedenimi. Bu akşam neden yanında duruyordum, görevim neydi bilmiyordum ama gecenin ilerleyen vakitlerinde onun keyfini kaçırmak için harika plânlarım vardı.

Merdivenlerden üst kata çıkarken, bu katın önemli müşteriler için olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Alt kattaki sefalete rağmen burası bambaşka bir mekân gibiydi. Masalar duvar bölmeleriyle ayrılmıştı ve aşağıya nazaran buraya çok daha az müzik sesi geliyordu. Cam balkondan aşağısı gözüküyordu ama kimsenin umrunda değildi.

Büyük yuvarlak bir masanın önünde durduk. Etrafı siyah deri koltuklarla çevriliydi ve bordo masanın üzerinde bir dosya vardı. "Geç," diye fısıldadı Akın kulağıma. "Kimseyle konuşmak yok," dedi ve oturmam için belimden hafifçe itti. Ben oturduktan sonra yanıma oturdu ve kolundaki saati çıkartıp vakti kontrol etti.

Kimi beklediğimizi bilmiyordum ama o gergin görünüyordu. Çok geçmeden üç tane takım elbiseli adam geldi. Biri çok yaşlıydı, saçlarına aklar düşmüştü. Diğer adam 50'lerinde görünüyordu uzun boylu ve biraz kiloluydu. Onun yanında genç bir adam vardı, bizim yaşlarımızda duruyordu. Esmer, yeşil gözlü, uzun boylu ve spor yaptığı her halinden belli yapılı bir vücuda sahipti. Kaşlarını çatmış Akın'a bakarken birden gözleri beni buldu ve yüzündeki tüm aksi ifade silindi, yerini küçük bir tebessüm aldı.

"Orhan'a ne oldu, yeni asistanın bu mu?" Diye sordu Akın'a. Sorusu karşısında Akın'ın kaşları çatıldı ve elleri yumruk oldu. "Orhan'a ne olduğunu sen daha iyi bilirsin, Cemil." dedi. 

İsminin Cemil olduğunu öğrendiğim genç adam bir şey demeden karşıma, diğer iki adamın yanına oturdu.

Akın adamlarla hararetli hararetli bir şeyler konuşurken elindeki dosyadan bir şeyler göstermeye çalışıyordu. Cemil onlardan bağımsız, telefonuyla ilgileniyordu. Ara sıra bana bakıyor, dudakları alayla kıvrılıyordu.

İşte şimdi olmuştu.

Oyunumu Cemil ile oynayacaktım.

Akın, delirecekti.

Bakışlarımı Cemil'in üzerine dikip, ilgisini çekmek için bekledim. Akın burada olduğumu unutmuş gibiydi, bu da Cemil'in ilgisini çekmem için bana vakit kazandıracak gibi duruyordu.

Sonunda ilgisini çekmiş olacak ki, elindeki telefonu tamamen bırakıp sadece bana bakmaya başladı. Elimi çeneme koydum ve dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirirken Cemil'e imalı imalı gülümsedim. Şimdi onu peşimden getirme vaktiydi.

Akın'ın kulağına fısıldayarak, lavaboya gideceğimi söyledim. Şüpheyle beni süzse de hemen dönmemi tembihledi. Onu başımla onayladıktan sonra masadan kalktım.

Merdivenlerden alt kata indiğimde birinin beni takip ettiğini hissediyordum.

Bu kişi, Cemil'den başkası değildi.

Loş ışıklı, uzun ve dar bir koridordan yürümeye başladım. Koridor boyunca yalnızca 2-3 kişiye rastladım. Gerçekten lavaboyu aramaya başlamıştım. Koridor yolun sonunda ikiye ayrılıyordu yön okunu görünce bulduğumu anladım. Sağ tarafa döndüm ve lavaboya gitmek için kapıyı açtım. İçeride benden başka kimse yoktu. Musluğu açıp ellerimi yıkarken birden kapı açıldı.

Gelen, Cemil'di.

Arkasından kapıyı kilitledi ve yanıma gelip arkama geçti. Aynaya bakarak, ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.

"Sen," dedi kulağıma fısıldayarak. "Onun köpeği misin?" Belimden tutup kendine yasladı ve boynuma bir öpücük kondurdu. "Seni beni oyuna getirmek için mi getirdi buraya?" Diye sordu bağırarak.

"Anlamadım?" Dedim sorgulayan bakışlarla. Beni Akın getirmişti fakat niyetini bilmiyordum, ben onu oyuna getirmek isterken kendim bir oyunun içine düşmüştüm.

"Oynayalım," o zaman dedi. "Kurallarına göre."

Gözlerini kapattı. Belimden tuttu ve   kendine iyice bastırarak inledi. "Bakalım, kim kazanacak bu oyunu."

PSİKOPAT MAFYA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin