Kısa bir şey söyleyip bölümle başbaşa bırakacağım sizi.
Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim. Yorum yapmak istemiyorsanız da küçük bir oy verseniz yeterli sizleri seviyorum.
Hadi bölümle başbaşa bırakıyorum sizi.
İyi okumalar...Babamın gitmeden önce kulaklarıma fısıldadıkları hala aklımdaydı. Nerden bilebilirdim ki uyandığımda babamı bir daha göremeyeceğimi? Güzel bir hayatım yoktu bu doğru. Ama yine de onlarla büyümek isterdim. Onlar benim ailemdi. Beni sevmeseler de onları hala seviyor olmam ne garipti. Onlar sıcacık aile evinde yaşarken bense bir yurtta yıllarca aile özlemi çekmiştim. Orada da bir ailem vardı. Kızlar, Berna abla... Onlar bana aile olmuşlardı. Berna abla yıllarca bana abimleri görmem için yardım etmişti. Ona çok şey borçluydum. Bana hem abla hem de anne olmuştu. Şimdi hepsinden uzak ailemi bulmaya çalışıyordum. Ağaçların arasından saklanarak ilerliyordum. Gövdesi büyük bir ağaca sırtımı yaslayıp etrafa baktım. Kimseler yoktu. Ağacın diğer tarafına geçip pusu kurulan yere ilerledim. Sessiz adımlarla ilerliyordum. Seslerin yaklaştığı yerde sırtımı yine ağaca dayayıp etrafa baktım. Ve evet pusu alanına yakın bir yerde sarmaşık ve yapraklarla kamuflaj olan bir asker. Nefes verip sessizce arkasından yaklaştım. Onu vurmayacaktım. Belimden çıkardığım silahı ona doğrulttum. Silahın emniyetini açtığımda askerin bakışları bana dönmüştü. Korkusuz bakan gözleri gözlerimle buluştuğunda hissizce baktım.
"Merhaba, asker." Dedim. Ve tahmin ettiğim şekilde arkama bakmıştı. Sırıtmaya başladığımda o bunu göremiyordu. Ensemde hissettiğim soğuk metalle şaşırmamıştım. Doğaçlama ilerlememe rağmen güzel ilerliyorduk.
"Merhaba, Melihin köpeği." Sakinim, sakinim, sakinim... Hele şu Melihten kurtulayım ondan sonra şuan ve daha sonra söyleyecekleriniz için özür diletmezsem bende Nehir Öykü Kula değilim. Kahkaha atarak arkamdakine döndüm. Orta yaşlarda olan yüzbaşıyla karşılaştım. Alnıma dayadığı silah umurumda değildi. Nasılsa beni öldürmeyecekti.
"Sen," Tıslayarak söyledikleri gülümsetmişti beni. "Benim askerime," Ateş saçan gözleri gözlerimden ayrılmıyordu. "Nasıl silah çekersin!" Gülerek konuşmaya başladım.
"Sizin gibilere silah çekmek büyük bir zevk." Karşımda köpüren yüzbaşı silahı alnıma daha sert bastırdı.
"Emin ol işimize yaramasan seni şuracıkta öldürürdüm." Silahı alnımdan çekip elimdeki silahı hızla çekip aldı. Arkamda duran askere bakıp beni gösterdi. "Yunus sende." Yanımdan geçip ilerlemeye başladı. Yunus dediği asker kolumdan tutup ilerlemeye başladı. Evet şuan istediğim gibi ilerliyordu. Pusu alanına geldiğimizde herkesin gözü bize dönmüştü. Benim gözlerimse Halil amcadan başka yere bakmıyordu. Yanlarında Melihin köpeği vardı. Eğer onlara güvenip adamı serbest bırakırsa çok büyük hata etmiş olacaktı. Bakışlarım Melihi bulduğunda bana hayretler içinde bakıyordu. Aynı zamanda ne yaptığımı sorgular gibi bakıyordu. Kolumdan tutan asker Halil amcanın yanına getirip kafama silahı dayadı.
"Karşındaki itin köpeği." Yüzbaşının söyledikleri ile gözlerime bakan Halil amcanın gözlerinde gurur görmüştüm. Benimle gurur duyuyordu. Ona kendimi güvendirdiğim içindi bu gurur.
"Öyle mi?" Dedi alaycı bir şekilde. Bakışları karşıdaki Melihi bulduğunda bende oraya baktım.
"Bizi öldürmek için onu mu seçtin?" Dedi gülerek.
"Sizi öldürmek onun için bir şereftir." Melihin söylediklerine neredeyse kahkaha atacaktım. Bu iyice bana güvenmeye başlamıştı. Halil amca alaycı bakışlarını bana çevirince gözlerimi kısarak ona baktım.
"Büyük bir şereftir benim için." Dedim Melihi onaylayarak. Halil amca gözleriyle devam böyle dercesine bakıyordu gözlerime.
"Sizin gibi köpekleri öldürmekte bizim içinde bir şereftir." Dedi yüzbaşı. Beni tanıdığında acaba ne tepki verecekti? Valla şuan tek düşündüğüm buydu. Buradaki bütün askerler beni terörist sanarken o gün aslında bir terörist olmadığımı öğrenince ki yüz ifadelerini beynimde canlandırdım. İçimden gülerken sert görünüşümden taviz vermeden Halil amcaya bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIKSIZ GECE
Teen FictionGecenin ve gerçeklerin hikayesi... Annelerini öldü diye bilen aile. Babalarının ne meslek yaptığını bilmiyorlar. Abiler annelerini ikizlerden Nehir yüzünden öldü diye onun üstüne atıp her gün dövüyorlar. Babalarından gelen haber yüzünden Nehir'i yu...