Bilmediğim yollara sapıyordum ama içimde kaybolmanın verdiği huzursuzluk yoktu, zaten Baekhyun elimi tutarken cehenneme bile gülerek gidermişim gibi geliyordu. Daha tanışalı çok olmamıştı belki ama orta hızda, sağlamlaşarak ilerleyen bir sevginin hafifliği altında eziliyordum şimdiden. Sadece göz göze geldiğimiz zaman bile, zafer duygusuyla taşıyordum. Sanki böyle bir şeyi çok isteyip, uzun yıllar sonra almış, kavuşmuş gibi bir his.
"Biraz daha hiçbir şey söylemeden sürüklemeye devam edeceksen, beni kaçırmaya çalıştığını varsayacağım."
"Sadece güzel bir yer bulmaya çalışıyordum." demiştim saçlarımı karıştırırken.
Sürükleme işini devralmaya karar vermiş olacaktı ki, bu sefer o tuttu kolumu. Ferah bir yere götürmüştü beni. Piknik bölgesi gibi gözüküyordu, dümdüz geniş yeşillik alan ve kocaman ağaçlar. Büyük bir ceviz ağacının altına çökmüştük. Fark etmemiş gibi yapsam da, bütün yol boyunca gözlerini benden ayırmadığını hissedebiliyordum. Arkamda bıraktığım onca karmaşayı görmezden gelip ona bakmak istiyordum ama bende dönersem hiç iyi şeyler olmazdı.
Eşinin varlığını tam anlamıyla ilk defa hissetmişti, bu yüzden hayranlık tarzı şeyler duyması çok normaldi ama bunu fırsata çevirip pervasız davranmayacaktım. İkimizde tam manasıyla kendimizde olduğumuz bir zamanda, temiz bir sayfada başlamak istiyordum her şeye. Öyle ilişkimiz olsun ki, ileride keşke şöyle olsaydı demeyelim diye. Ona bir şeyler anlatmam gerekiyordu, sanki bilerek saklamışım gibi gözüktüğünün farkındaydım ama nereden başlasam bilmiyordum. Kafamı gökyüzüne çevirip bulutları seyretmeye başladım, bulut falı bakmayı teklif etsem mi acaba diye düşünüyordum.
"Bir ihtimal, bu olanlar seni korkuttu mu?"
Sorumla uzun köpek dişlerini belertip dalga geçmişti.
"Ben bebek değilim, hatırlarsan güçlü bir kurdum.
"Evet, eşimin seksi bir Vita olmasını atlamışım. Doğa ana bizi güzel kombinlemiş, minik minik bebekleri doldururuz eve artık, maksat az olan türümüze katkı olsun diye."
Küçümser gülümseme atmasıyla iyice sırıtmıştım.
"Sen doğuracaksan uyar, ufak bir kasaba bile kurarız."
"En iyisi sahiplenmek zaten ya, bir sürü sevgi bekleyen velet var." demiştim sözlerimden cayarak.
"Sahiplenmek ne Chan? Köpek mi alıyorsun, çocuk mu?"
"Köpeklerin atası sayılır işte, aynı hesap aman ya. Bu arada çocuk yapmayı reddetmedin, evlenmeyeceksen oyalama beni daha gencim."
Başıyla onaylamıştı.
"Ciddi düşünüyorum zaten, merak etme evde kalmana izin vermem."
Dalga geçip kızdırmayı göze alamadım, çünkü aklımız hazır dağılmıştı, işime de geldi tabii daha sakin bir başlangıç yapabilirdim. Küçüklüğümden mi bahsetsem, yoksa ailemden mi başlasam derken durulmuştum. Baekhyun hala zorlandığımı anlamış olacak ki, kendisi küçüklüğünden bahsetmeye başlamıştı.
"Ben doğduğumda babam çok sevinmiş, hatta herkes. Çok güzel bir bebekmişim, sürüye neşe katmışım falan filan. Vita olmamı hastalıkmış gibi görmediler, veya diğerlerinden ayrı görüp kral gibi de davranmadılar. Herkes gibiydim. Sadece babam vardı belki ama beni sevgiye doyurmuştu. Herkes gibi zorluklar yaşadım elbette ama genel olarak güzeldi sanırım, şöyle geçmişe bakınca. Biliyor musun, küçükken çok hayal kurardım ilerideki eşim hakkında. Hiç böyle biri olarak düşünmüyordum seni öncelikle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Alive In Your Blue Eyes (Chanbaek)
FanfictionChanyeol, bir saldırının hayatını bu denli değiştirebileceğini tahmin edemezdi.