Doğmamış Olmayı Dileyeceksin

221 19 5
                                    


Adımlarımı hızlı bir şekilde ormana ilerletirken arkamdan gelen sürü üyelerini ara sıra kontrol ediyordum. Sabahtan beri neşem gayet yerinde olsa da, hissettiğim endişe duygusu bir türlü gitmemişti, bu da beni sinirli ve tedirgin olmaya zorluyordu. Kurdum hiçbir zaman hislerinde yanılmamıştı, bu yüzden en ufak sese bile dikkat kesiliyordum.

Geldiğimiz evin kapısını hafifçe tıklatırken birkaç adım geriye çekilmiştim. Ormana girdiğim andan beri burnuma ulaşan tatlı ve yeni omega kokusunun sahibine sonunda ulaşmıştım, kapıyı açan kadına ve koynunda huzurlu bir ifadeyle etrafı izleyen bebeğe bakarken gülümsemiştim. Çocuklara karşı çok ayrı bir düşkünlüğüm vardı, bütün sürümünde bunun farkında olduğuna emindim. Hwasa ne isteyeceğimi tahmin etmiş olacak ki, şefkatle çocuğuna bakmış, ardından kollarıma uzatmıştı. Yavruyu üşümemesi adına göğsüme saklayıp, önümden çekilen bedenin ardından içeri girmiştim. Bebeğini kucağına almak için fedakarlıklar yapmış, acılar çekmiş, tedavi görmesi gerekmişti. Alfa kadınlarının sayısı zaten azken, doğurganlık seviyeleri buna keza çok düşüktü. Eşi bir betaydı, çok uyumlu oldukları için sevgileri benim bile imrenmeme sebep oluyordu doğrusu. Otuz yaşına gelmeme rağmen kendi eşimi henüz bulamamıştım.

"Selam güzellik, annelik üstüne çok yakışmış."

Gülümseyip elini ensesine atmıştı.

"Teşekkürler delta, daha erken bekliyordum. Çocuğun adını senin koymanı istemiştim ama biraz daha gecikseydin isim yazdırmak yerine askere yazdırmaya gidecektik."

Gözlerimi devirip bebeğin seyrek seyrek olan saçlarını okşamıştım. Koskoca bir bölgeyi yönetmek o kadar basit bir şey değildi. Her gün sınırları kontrol ediyor, herkesin refah içinde yaşadığından emin olmam gerekiyordu. Bu işi sadece görevim olduğu için veya türüm yüzünden değil, sevdiğimden yapıyordum ama, bu kurtlarımın bana karşı olan beklentilerini de görmezden gelebileceğim anlamına gelmiyordu. Bazen bu beklentinin altında ezildiğimi hissetsem de, güçlü olmanın getirdiği sorumluluklar vardı ve ben asla sorumluluktan kaçan bir insan olmadım. Karşımdaki kadın sanki neden geciktiğimi bilmiyormuş gibi ironiyle laf sokarken, gözlerimi yine ona çevirmiştim.

"Zaten bürçe değil, tosun doğurmuşsun, şunun yanaklarına bak doğar doğmaz anaokula göndermemenize şaşırdım, resmen ihmal."

Diyerek dalga geçerken, ellerim bebeğin kırmızı yanaklarındaydı. Aurası tatlı bir mordu. Cesur, gözü kara bir kız olacaktı ileride.

"Lilith adı, Ahn Lilith."

--------

Evden çıkarken biraz daha rahattım. Sürümü güvende ve mutlu olduğunu bilmek içime su serpiyordu. Ferahlamıştım. Shiva koşarak yanıma gelene kadar, öyleydim en azından.

"Delta, sınırımıza saldırıyorlar."

Bakışlarım ister istemez sertleşirken bir taraftan da şaşırmıştım, benim sınırlarıma yaklaşan her kimse intihar etmek istiyor olmalıydı. dönüşüp, kürkümü sirkelemiş, sürüden birkaç güçlü alfaya uluyarak çağrıda bulunmuştum.

"Yolu göster."

Önümdeki kurdu takip ederken hızla ilerliyor, benden yavaş olduğu için çarpmamak adına adeta cebelleşiyordum. Arazi sınırında durmuştuk ama görünürde hiç kimse yoktu, yabancı bir koku da bulamamıştım. Bir hırıltı bırakıp insan formuna dönerken Shiva'ya baktım, yaşanan saçmalığa anlam vermeye çalışıyordum sadece. Dağılan odağımdan yararlanan  bir ok karın boşluğuma acımasızca girmişken, ikincisini soluk bodruma doğru hızla yaklaşırken yakalamış, rastgele bir yere fırlatmıştım.

I'm Alive In Your Blue Eyes (Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin