Jongin kim?

133 14 2
                                    



Eve dönmüşlerdi.

Yaralı kişiler tedavi altına alınırken Chanyeol defin işleriyle uğraşmıştı. Eli önündeki taze toprağın içindeyken mezar taşında gezdirmişti hüzünlü gözlerini. En yakın arkadaşını sonsuzluğa uğurlamıştı. Lilith'e yaklaşamıyordu henüz, kendini o kadar mahçup hissediyordu ki bebeğe karşı sanki kucağına aldığı gibi ağlayıp, korkacaktı. Bu süre zarfında Baekhyun küçük kızın yanından hiç ayrılmamıştı, beslenmesi için bir süt anne bile bulmuştu kısa sürede. Chanyeol ona karşı minnettarlığını kelimelere dökemezdi. 

Üstünün çamurlanmasını umursamadan toprağın yanındaki boşluğa uzanırken gözlerini yorgunlukla kapatmıştı. Cenazenin üstünden saatler geçmişti ama hala oradaydı. Taehyung'un da toparlanması biraz sürmüştü, kendinde birtakım değişiklikler olduğunu hissediyor, ama ne olduğunu henüz çözemiyordu. Orada karşılaştıkları gıcık büyücü de omeganın peşinden ayrılmadan onlarla birlikte gelmişti. 'Büyüsünün işe yarayıp yaramadığını' görmek içinmiş güya. Taehyung onu zar zor peşinden attıktan sonra mezarlığa gelmişti. Aceleyle gömüldüğü için ufak bir isimlikten başka bir şey yoktu toprağın üstünde.  Yatan bedeni gördüğü zaman gözlerini kaçırmıştı, mahremiyete saygı duymalıydı. 

"Gel Taehyung, gel ve selamla onları."

Delta gözlerini açmadan yanına gelmesi için seslenmişti. Çocuk neredeyse ayaklarını sürüyerek ilerlerken hala çekiniyordu, iki mezarın arasına girdiğinde, elindeki zambakları eşit şekilde serpiştirmişti. Alfayı tanımıyordu belki ama, neşeli ve iddialı bir kadın olduğu belliydi. Gözlemlediği kadarıyla komikti ve lafını hiç sakınmıyordu. Alfa Taeho'ya birkaç kez laf soktuğuna dair yemin bile edebilirdi. Hwasa'nın eşi olan betanın yanına otururken derin bir nefes vermişti. Sabahın erken saatlerindeydiler, hava serindi ama omega üşüdüğünü belli etmeden doğan güneşe bakıyordu. Çok yoğun bir gece geçirmişlerdi, her şey öylesine karışmıştı ki. Delta buraya gelirken sürüsüne kavuşmanın mutluluğunu bile yaşayamamıştı, veya sürü üyeleri liderleri geldiği için streslerini boşaltamamıştı. Chanyeol herkesi bir araya toplaması gerektiğini biliyordu ama şu an yapmak istediği tek şey sonsuza kadar uyumaktı. 

Taehyung çifte saygılarını sunduktan bir süre sonra geldiği gibi bir sükunetle geri dönmüştü. Ne kadar kalmak istese de hala üstünden tam manasıyla zehri atamamış gibi hissediyordu, biraz mide bulantısı vardı ve çok yorgundu. Gece kamp olayı zehir olunca apar topar Güney'e gelmişlerdi, yolculuklardan nefret eden Hwasa, eğer bu kadar kısa sürede vardıklarını görebilse sevinç çığlıkları atardı gerçekten, ama yoktu. Kurt adamların ölüler konusunda yaptıkları herhangi bir ritüel vesaire olmadığı için, geldikleri gibi çifti gömmüşlerdi. Sabahın köründen beri buradaydı, ve şimdi güneşin batma saati gelmişti. Buradan her şey görünüyordu, hafif tepelik olduğundan güzel bir güneş manzarası vardı, sıcak rüzgarlar esiyordu. Chanyeol yattığı yerden doğrulurken yine kalkmamış, onun yerine sırtını mezar taşına yaslamıştı. Gözleri şişmişti ama hiç ağlamamıştı, kendini çok iyi bir şekilde zaptediyordu. 

Buraya gelmeden önce cebine sıkıştırdığı tohumları bacağının üstüne bırakırken, tırnaklarıyla toprağı kazmaya başlamıştı, sanki sitemle oyuyor gibi gözüküyordu. Paketteki tohumları avucuna doldururken, yarısını toprağa serpip üstlerini kapatmıştı. Çeşmeden doldurduğu bir kova suyu, can suyu diyerek boca etmişti.

" Onun büyümesine şahit olamayacaksın ama bunları büyütebilirsin, kızında bu tohumlar gibi büyüyüp çiçek açacak."

Tohumların cebinde ezildiğini düşündüğü için açabilecekleri konusunda endişeliydi aslında, Hwasa'yı kandırmak istemezdi. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 15, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

I'm Alive In Your Blue Eyes (Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin