Küçükken bana çocuk masalları anlatacak biri olmadığı için okumayı daha erken sökmüştüm yaşıtım çocuklardan, yaşadığımız yerdeki kütüphaneye gidip oradaki masal kitaplarını okuyabilmek için. İzlediğim o çizgi filmlerin hayal dünyamı beslemediğini fark etmemle başlıyordu. Uçsuz bucaksız bir dünya lazımdı bana, kimsenin erişemedi. Küçükken mahallemizdeki oyun arkadaşlarımın da oynamak istediği oyunları okudukları masallardan kurgulaması ve her seferinde hayallerindeki beyaz atlı prensleri tarif etmeleri onlardan ne kadar geri kaldığımı gösteriyordu.
Ama bana hep sahip olduklarımla yetinmem gerektiği öğretilmişti. Bir annem yoktu ya da bir babam. Geriye kalmıştım daha doğduğum ilk günden herkesten. Sonra bana sahip çıkan büyükanne ve babamın da tek tek gözlerimin önünde kayıpları ile sınanırken tutunacak bir dal arıyordum düştüğüm bu çukurda. Bundan kalbimi sorumlu tutmuştum ama çok zaman sonra kalbin işin içine girdiği bir dünyada bana bile yer kalmadığını anladığımda ne kadar büyük bir hata yaptığımı anlamıştım ama ben hiç de hatalarımdan ders çıkaran biri değildim.
Bir şekilde her türlü edindiğim arkadaşlarımdan kazık yemeyi başarmış olduğum için arkadaşlara uzak gözle bakardım. İnsanlara güvenen biri değildim çok, çünkü yalnız kalmaktan ve üzülmekten korkardım. Sahip olduğum tek ve rekor derecesinde uzun bir zamandır arkadaşım olan Saeron'un kalbinin kırılıyor olması beni daha da çok üzüyordu, çünkü üzüntülerimi her zaman iki kişilik yaşardım.
O Jaehyun'u seviyordu. Bunu görebiliyordum, hissediyordum gözlerine her baktığımda oradan bana kadar uzanan acısını. Ama engel olamadığım bir şekilde kalbim onu sevdiği adam için atarken kendimi tek arkadaşıma da ihanet ediyor gibi hissediyordum. Onun gözlerine her baktığımda tarifi imkansız bir utanç duygusu ile içten içe kavruluyordum ama kelimelerle hiç arası iyi olmamış birisi olarak da açıp da ağzımı tek kelime söyleyemiyordum.
Şimdi de Jaehyun ile ikidir yaptığımız benim için acayip derecede garip olan konuşmalardan sonra - ya da benim tek taraflı tartışmalarımdan sonra- Saeron ile aynı ortamda bulunmak garip hissettiriyordu.
Fakültede rastladığım MinRa bana biraz mahcup kaçamak bir gülümseme ile yaklaştı. "Merhaba Haerin." Dedi nasıl konuşmaya gireceğini bilemez bir şekilde. "Geçen gün olanlar için umarım bana kızgın değilsindir. Kötü bir niyetim yoktu, inan bana."
Çantamı tek omzumun üstünde sabitlerden biraz uzağımızda kafede oturan bir grubu da seçmişti gözlerim hemen. Jaehyun'un hiç de sakınma göstermeden bana dikili olan gözleri inanılmaz bir gerginlik ile dolmama sebep olurken bakışlarımı ondan çekip pembe saçları ile metrelerce uzaktan bile dikkat çekmeyi başaran kıza çevirdim, onun mavi lensleri aksine soğuk kahve gözlerimi. "İnandım."
Gözleri kısıldı. Bunda ne kadar dürüst olup olmadığımı tartıyordu. Emin olamamış olmalı ki derin bir nefes alıp daha uzun bir açıklama yapma işine girişti. "Saeron'un seni arayacağını en başta bilmiyordum. Sonra sen gelince NeoZone'a Jaehyun mesaj attı seni oyalamam için o sırada da JiMin Saeron'u otoparka götürdü. Kötü insanlar değiliz, arkadaşını sağ salim götürdük evine kadar. Zaten görmüşsündür de." Hızlı hızlı sonda eklemesi üstüne güldüm.
"Bayağı iyi bir oyunculuktu."
"Ciddiydim sana karşı söylediklerimde." Dedi çabucak toparlama ihtiyacı ile. "Dönemin en iyi öğrencisi diye herkes seni gösteriyor. Yaptıklarına gerçekten hayranım. Seninle hep konuşmak istemiştim ama..."Gözleri üzerimde oyalandı. Anlamıştım ne demek istediğini. Bölümümde şu zaman kadar gerekli olmadığı sürece kimseyle tek bir iletişimim olmamıştı ve uzaktan her an herkesi tersleyecek bir izlenim yaratıyordum. Muhtemelen bunu kast ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Six Feet Over Ground
FanficYüzüne yerleştirdiği amansız bir gülüş birilerinin kalbini delip geçebilirdi. Gözlerindeki o ifade birilerinin mezarı olabilirdi. Bir de gamzeleri vardı; en büyük sırlarını saklayabileceğin derinlikte. Ben öyle yapmıştım. ... For Jung Jaehyun •by b...