₪IX

190 21 2
                                    

Hayal kırıklıkları ile büyüdüğünde göğüs kafesindeki boşluk çok daha fazla acı vermeye başlar. Oraya ne yerleştirirsen duvarları üstüne yıkılır altında kalırsın duygularının. Orada sana bile yer kalmamaya başlar sahibi sen olsan dahi. Evinin anahtarlarını başka birisine vermek gibidir, giren bellidir aslında ama çıkışını hiç tahmin edemezsin, çünkü o bir misafirdir bir kere.

Jaehyun'un ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. O kadar silik ve anlamsız bir karakterdim ki şimdiye kadar onun etrafında dönen çizgide ama bir süredir ikimizin de tüm dengelerini sarsacak hamleler ile beni sınırlarının içine çekiyordu.

Bundan büyük bir rahatsızlık duyuyordum çünkü bir zaman önce sindirdiklerim ve benden bir parça haline getirdiklerim, artık çok daha somut bir şekilde karşımdaydı.

"Bu elbiselerin modası geçeli bir asır oldu Victoria Dönemi'ni mi getirmeye çalışıyorlar?"

Yanımda söylenen Saeron'un sesini duyunca gözlerimi anlık eskiz defterimden çektim ve karşıya odakladım. Okulun bahçesinde ufak çardaklardan birine oturmuştuk ve bir sonraki dersime kadar vakit öldürürken Saeron da kendi dersinden çıkmıştı.

"Neyden bahsediyorsun?" diye sordum anlamayarak.

Karşı tarafta kurulu banklardan birine oturmuş iki kız, kendi arasında gülüşerek bir şeyler konuşuyorlardı ve ikisinin de siması tanıdık gelmişti.

"Şu kız." Diye homurdandı Saeron dik dik bakmayı sürdürürken hiç de kızın göreceğinden endişe duymayan bir hali vardı. "Bok gibi."

Kızın koyu kızıl saçları kısa bir şekilde omuzlarını süpürüyordu ve yüzünde çok hoş gamzeleri vardı gülünce. Kıza biraz daha dikkatli bakınca da aslında nereden tanıdık geldiğini anlamıştım. Geçen zamanlarda Jaehyun ile takılan kızdı ve adını hatırlamıyordum. Tam olarak Saeron ile ilişkisini bitirdiği zamanlara denk geliyordu. O dönem Saeron'un nasıl da sinir küpü gibi etrafta dolaştığını çok iyi hatırlıyordum. Onun hemen ardından bir ilişkiye yelken açmasını hazmedememişti.

"Bana gayet güzel göründü."

Saeron onunla oturup insanları yermemi bekler gibi olan ifadesi ile gözlerini devirdi beklediğine ulaşamayınca. "Sen de biraz saflık var bence." Dedi hiç duraksamadan.

"Ne alakası var?" diye sordum defterimi kucağıma alırken.

"Ne zamandır sapsın hiç sevgilin oldu mu daha önce?"

Sorununun cevabını bir ara vermiştim. Lisede ufak flört denemelerim hiç ileri boyuta taşınmamıştı. İnsanlar bana dışarıdan gördüklerinin yanılsaması ile yaklaşırlardı ve umdukları gibi birini bulamayınca da ufak bir mesaj ile tüm iletişimlerini koparırlardı. Jaehyun bunların çok dışında kalıyordu. İlk defa ben birisine karşı bu kadar derin hisler beslemeye başlamıştım. İlk zamanlar sadece bir dikkat çekme diye düşünmüştüm ama zaman geçtikçe bir derenin aktığı yeri iyice benimsemesi ve oradan kendine bir yol izlemesi gibi bu duyguyu sahiplenmiştim. Hiç cesaret edememiştim ona yaklaşmayı ama daha bir ay önce daha fazla hislerime karşı gelmeyerek, en azından birkaç satır bir şey yazarak içimde yanan hislerimi söndürürüm umuduyla ona yazmaya başlamıştım.

İnsanlar beni hep dışarıdan gördükleri ile yargılamışlardı ama ben de aynı şeyi bu aralar Jaehyun'a yapıyordum. Onu tanıyor sayılmazdım ve onun da yargılarken dediği gibi belki de kendi kafamda yarattığım profile göre değerlendiriyordum ama beni kendisine çeken tek bir andı. Tutunduğum ve uğruna dört senemi biriktirdiğim tek bir an.

Dudaklarımı sıkıca birbirine bastırırken parmaklarım alışkını olduğum bir yolu izledi. Bileğimdeki bilekliğimin metalik soğukluğu beni kendime getirdi. "Cevabını zaten biliyorsun."

Six Feet Over GroundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin