"Sözlerinize içtenlikle katılamamaktan ötürü derin bir vicdan azabı duyduğumu bilmelisiniz sevgili okur .Fakat özellikle belirtmeliyim ki , hayat verdiğimiz doğru ve yanlış kararların toplamından çok daha fazla şeyi ifade eder.
Sizin aksinize ,hayatı yalnızca bir andan ibaret saymamak düşüncesindeyim."(Christian O'Sullivan'ın , Gustave Flaubert'in Bayan Bovary'sine bıraktığı 14. Not)
Osborn ailesine ait büyük çiftlik evinin avlusunda bulunan atlı arabalar , konukları Kingam Malikhane'sine götürmek için hazır bulunuyordu. Kısa süren yağmurun ardından toprak yumuşamış, hava oldukça kararmıştı . Bu nedenle atla başladıkları yolculuklarına arabayla devam etmek fikri herkesi tatmin etmişti.
Küçük grup arabalara binmek için hazır beklerken gerginlik dolu dakikalar geçiren Heaven Watson'ın yüzü neredeyse sirke satıyordu.Akşamın serin, meltemli havası Heaven'ın kirpiklerini titretircesine esip geçerken derin bir nefes alma ihtiyacı hissetti. Üzerinden atmayı beceremediği bir huzursuzlukla etrafına bakınırken, arkadaşlarının yardımıyla merdivenleri inen dükü fark ederek başını aksi yönde çevirdi. Ona göre, bu gezinin artık katlanılabilir hiçbir yanı kalmamıştı. Bir an önce eve gitmek , aksatmak zorunda kaldığı işleriyle ilgilenmek istiyordu. Biraz da huzur.
"Bütün akşam surat asıp durdun." Katherine ablasına gözlerini devirirken onun , son konuşmalarından bu yana iyiden iyiye sessizleştiğini ve soğuklaştığını hissediyordu. Niyeti bu olmasa bile ondaki bu değişim pişmanlık duymasına neden olmuştu. Belki de ablası henüz gerçekleri kabullenebilecek kadar dürüst değildi . Oysa tek yapmak istediği biraz farkındalık oluşturmaktı.
"Hiç suçun yokmuş gibi davranamazsın." Heaven kız kardeşine gözlerini kısarak baktı. Tüm keyfini kaçırdıktan sonra bunda payı yokmuş gibi davranması sinir bozucu bir hale geliyordu . Kendince ortaya attığı çıkarımları yeterince sorun yaratmıyormuş gibi ,verdiği tepkiye bile karışma haddini kendinde bulabiliyordu.
"Seni rahatsız eden nedir ?" Katherine dükün bulunduğu küçük gruba kısa bir bakış attıktan hemen sonra ablasına döndü. " Söylediklerimin doğru olması mı yoksa doğru olmaması mı? Zira her iki durumda da hislerini kabullenmiş oluyorsun."
Heaven başını olumsuzca sallayarak çenesini dikleştirdi. Kız kardeşiyle uluorta bir tartışmaya girişmeyecekti. Üstelik bu tartışmanın ana konusu kesinlikle dükten bahsetmekken buna yeltenmeyecekti . "Her zaman böylesine konuşkan mıydın ?"
"Beni buna mecbur bırakıyorsun."
"Haddin olmayan konularda fikir beyan etmekten kaçınmalısın." Heaven'ın ses tonu kısık olsa bile vurgusu çok netti .
"Kadınların fikirlerini özgürce söyleyebilmesinden yana olduğunu sanıyordum."
Heaven kız kardeşinin sözlerine neredeyse yakışıksız bir şekilde tepki vermek üzereydi. Katherine sözlerini çarpıtmak konusunda üstün bir yeteneğe sahipti ve Heaven için bunu keşfetmek hayret uyandırıcıydı. "Tanrım !" derken dişlerini sıkıca birbirine kenetlemişti.
Katherine ise ablasına bilmiş bir gülümsemeyle bakıyordu ki
"Sanırım yolculuk için hepimiz hazırız." diyen Arthur Osborn'un sesiyle başını çevirmek zorunda kalmıştı. Lord Osborn dükün koluna girmiş onu arabasına doğru yönlendiriyordu.
"Zavallı adam ,hala acı çekiyor olmalı."
"Kafasını kırmadığı için sükretmeli." diye söylendi Heaven fakat dükün başkalarının yardımıyla zar zor hareket ettiğini görmek açıklanamaz bir şekilde kendisini huzursuz ediyordu . Onun kısa bir an başını kaldırışıyla göz göze gelişleri sadece bir andan ibaretti ve başını hızla çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kitaptaki Sır
Narrativa StoricaGüzelliğin sadece belirli kalıplara sığdırıldığı bir çağda zekasıyla ve iradesiyle ön plana çıkmayı başaran bir kadın. Heaven Watson. "Güç bilgelikten doğar Lordum. Aptallıksa her zaman güzel bir bedende gizlenebileceğini bilir" Ve iş dünyasında...