"İlerden sağa döneceğiz."
"Daha çok var mı?"
"Hayır, sağdaki sokağa girince orada."
45 dakikadır yoldayız ve yol tarifinden başka hiçbir şey konuşmadık. Daha doğrusu ben izin vermedim, her söylediğine ters cevap verdim. Kafasını çevirip bana doğru döndü, bir şey demeden tekrar önüne dönüp yola bakmaya başladı. Arada bakıyordu bana, hissedebiliyordum. Fazla ukala ve bu beni çok gıcık ediyor. Saat epey geç olmuştu fakat dert değildi. Beni merak edecek bir ailem olmadığı için sıkıntı etmiyordum bu durumları. Annem için varsa yoksa kariyer, iş, iş ,iş. Babam evimizi bile bilmiyordur, varlığımı bile umursamadığına yemin edebilirim. Çünkü annemle ayrıldıklarından beri birbirimizi görme sayımız bir elin parmak sayısını geçmemiştir. Annem benim için çalışıyormuş, bu yüzden hep şehir dışında. Ama ben iyi değilim, hiç iyi değilim.
Evin önünde sonuna gelebilmiştik.
"Burası, her şey için teşekkürler." Elimi uzattım "memnun oldum."
Elimi sıktı ama öylesine bir sıkış olduğu belliydi, kemerini açtı ve kapıya yöneldi. "senin için denizleri aştım, bir kahve ikram edersin artık."
Kadıköy'den Ataköy'e geldik, trafik çoktu ama yine de yukarı gelmesi gerekmez. O bana çarptı!
"Ev biraz dağınık kusura bakma, olmaz."
Beni duymamış gibi apartmanın kapısına doğru yürümeye devam ediyordu. Nereden geliyor bu ego yahu? Evin dağınık olması bir yana yukarı gelmesini istemiyorum ama beni dinleyecek gibi durmuyor, katlanacağım artık. Peşinden kapıya gittim, çantamdan anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. Kapıyı açmamla karşımda Hüseyin Bey'i görmem bir oldu, içimden bildiğim bütün küfürleri saydırdım. Bu adam erkekler dedikoduyu sevmez lafına tepki olarak doğmuş resmen.
"Miray! Şimdi bir de eve erkek mi atıyorsun? Bir bu kalmıştı yapmadığın, bıktık senden be kızım."
Şu anda üstüne yürüyüp kafasını defalarca duvara vurmak istiyorum. Pars'a da rezil oldum, ne diyeceğim şimdi?
"Öyle bir şey yok Hüseyin bey."
Sert söylemiştim, umursamadan asansöre doğru yürüdüm ama Pars orada durmuş Hüseyin Bey'e ters ters bakıyordu.
"Ne dedin sen? Bana da söyle?"
Hüseyin Bey bana döndü "Miray al şu sevgilini başımdan, elimden kaza çıkacak."
Pars, Hüseyin Bey'i itti "Çıksa ne olur lan? Cevap versene! Anca ona bağırabiliyorsun dimi?"
Allah'ım ne diyor bu gerizekâlı? Rezil ediyor beni!
Hüseyin Bey, Pars'a döndü "oğlum hadi akşam akşam günaha sokma beni."
Pars, Hüseyin Bey'in üstüne yürüdü, en sonunda Hüseyin Bey duvara yaslanmıştı, Pars da hemen önünde duruyordu. Sinirlerim iyice bozulmuştu, ağlamayı sevmezdim ama şu anda yere oturup bağırarak ağlamak istiyorum. Elimi yüzüme kapattım ve beklemeye başladım. Ah baba, burada olsaydın böyle mi olurdu? Sen varken de fahişe muamelesi yapabilirler miydi bana? Böyle küçümseyebilirler miydi baba? Baba... neden her şey bu kadar zor?
İlginiz için teşekkürler, lütfen yorum yapın benim için fikirleriniz gerçekten önemli. Sevgiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarıl Bana
Romanceİnsan kendisine araba çarptı diye şükreder miydi hiç? Ya da kendisine çarpan adamı görmek için dua eder miydi?