OYUN

427 13 7
                                    

Özgür yıllardır peşimde, yan binada oturuyor ve bana aşık. Onu kırmamaya çalıştım, defalarca olmayacağını söyledim ama beni bir türlü dinlemedi. O da zengin bir ailenin yakışıklı çocuğu, ama olmuyor. Ona karşı hiçbir şey yok içimde. Zorladım, onu üzmemek için elimden geleni yaptım ama onu kardeş gibi görüyorum ve bundan da ileri gidemez. Özgür hakkında bir önemli şey de HIV pozitif, yani aids hastası olması. En ufak bir tedaviyi bile reddediyor. Özgür sarışın, mavi gözlü, uzun boylu yakışıklı denilebilecek biri. Hayatım boyunca ondan kaçtım. Dediğim gibi onu üzmek istemiyorum. Buraya neden geldiğini de bilmiyorum.

Oturduğum sandalyeden koridora doğru uzanıp kapıyı görmeye çalışırken bir yandan da sesleri duymaya çalışıyordum.

"Varsayalım ki Miray burada, ne olacak?"

"Uzatma da Miray'ı çağır birader."

"Birader?" Pars gülüyordu.

"Çağırıyor musun?"

"Çağırmıyorum."

"Ya sen kimsin bana dikleniyorsun, çekil şuradan."

Pars tekrar gülmeye başladı.

"Varsayalım ki Miray'ın sevgilisiyim, ne olacak?

Ne? Sevgilim mi? Pozisyonumu değiştirip sandalyeme iyice sindim, bunu duyduğumu duymasını istemiyorum. Onun utanması, çekinmesi gerek ama ben utancımdan kıpkırmızı oluyorum.

Özgür'ün afalladığını hissedebiliyorum, ama içeri gidip durumu düzeltecek kadar cesur değilim. Garip bir suçluluk var içimde, ama artık benden vazgeçmesi gerekiyor. Sustum, her zamanki gibi sustum. Ne zaman kötü bir şey olsa gözlerimi kapatıp görünmemeyi dilerim, şimdi de öyle yaptım. Gözlerimi kapattım ve öylece bekledim. Birkaç dakika sonra Pars yanıma geldi, oturdu. Gözlerine bakamıyorum utancımdan, o da aksine gözlerini dikmiş bana bakıyor. Bir süre geçtikten sonra ben de onun gözlerine baktım, gülüyor! İçimden delirsem de ifadesiz durmak için elimden geleni yapıyorum. Pars biraz daha bana baktıktan sonra sordu.

"O kimdi, belalın mı?"

Espri mi yapıyor bir de? Domuz.

"Yıllardır peşimi bırakmıyor, onu üzmemeye çalışıyorum ama ben üzülüyorum."

"Üzmezsen üzülürsün, hep."

"Öyle tabii, bir de o aids hastası."

Pars durdu, düşünüyor gibiydi. "Bu seni üzüyor gerçeğini değiştirir mi?"

"Değiştirmiyor, ama..."

Konuşmama izin vermedi, "Ona sevgili olduğumuzu söyledim, bence bu oyunu devam ettirirsek bir süre sonra kabullenir ve seni rahat bırakır."

Şaşkınlıktan gözlerimi kirpiklerim kaşlarıma değecek kadar açtım, tabağıma baktığımdan fark etmedi.

"İşe yarayacağını sanmıyorum."

Pars güldü, "yarayacak."

Yarayacak? Anlamadım... ben Miray Seçkin, Pars Tekin'le ortak mı olacağım? İmkânsız, bu dediği imkânsız bir şey. Nasıl olacak? Ben o mükemmel adamın sevgilisi gibi mi davranacağım? Anlayamıyorum, güzel bir kız da değilim. Onun gibi mükemmel birinin beni seveceğine kimsenin inanacağını sanmıyorum. Özgür gibi iyi birinin de beni sevmesi çok saçma, anlayamıyorum... Size biraz kendimden bahsedeyim;

Adım Miray Seçkin. 20 Aralık 1997 tarihinde İstanbul'da doğdum. Yani 18 yaşımın içindeyim. 53 kiloyum, 1.70 boyundayım. Koyu kahverengi , uzun, kıvırcık saçlarım var. Lise son sınıftayım ve üniversitede psikoloji okumak istiyorum. Annem çalıştığı için 1 yıldır tamamiyle yalnız yaşıyorum. yalnız yaşamanın bana öğrettiği en büyük şey, az yemekle, az bulaşık çıkartarak yaşayabilmek. Yalnız bir çocukluğun ardından yalnız bir gençlik yaşıyorum. Ama ailevi bir yalnızlık, ki zaten en önemli olan da bu değil midir? Çok fazla arkadaşım var ama hiç biriyle yakın değilim. İnsanlara uzak durmam, ama çok da yakın olmaktan nefret ederim. Şimdiye kadar kızların kıyafetlerini, ayakkabılarını ya da dudak parlatıcılarını paylaştığı bir arkadaşlık yaşamadım. Yaşamak istemiyorum da. Her şeyin seviyeli olması gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden hiçbir arkadaşımın evine gitmedim, bizim eve de gelmediler. Şimdiye kadar hiç sevgilim olmadı, çünkü insanlara bağlanmak ve sevmek bana göre değil. Konuyu özetlersem insanlara güvenmiyorum. Annem Oya Acar, işinde başarılı, meşhur mimar. Annem mükemmel bir kadın, ona hep imrendim. Ama benden çok uzakta, kalbimi duyamayacak kadar çok, iyi olmadığımı bilemeyecek kadar çok. Babam Özkan Seçkin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı. Bende eksik, hatta yok. Nerede yaşadığımı bilmez, doğum günümü bilmez, ama o bir baba. Küçükken boşanmışlar, çok küçükken. Babamı hep çok özlüyorum ama bazen içimde öyle bir acı oluyor ki sanki kalbimin kırık olan her parçası batıyor gibi hissediyorum. Ne zaman bir dilek dileyecek olsam, bendeki bu baba özleminin geçmesini diliyorum. Ama şimdiye kadar hiçbir dileğim gerçek olmadı. Yani hiç geçmedi. İşte böyle sade, uyumsuz ve karmaşık biriyim.

Özgür'ün üzüleceğinin farkındayım, ama başka çarem yok. Masmavi gözlerindeki acı ve üzüntü gözlerimin önüne geliyor, boğulacak gibi hissediyorum. Beni unutmasını çok istiyorum, onu üzmeyi hiç istemiyorum. Umarım yıllar önce seni ilk reddettiğimde üzüldüğünden daha az üzülürsün Özgür. Özür dilerim, çok özür dilerim.

İlginiz için çok teşekkürler arkadaşlar! Fikirleriniz benim için çok önemli, lütfen yorum yapın. Sevgiler! :)

Sarıl BanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin