F / 10

228 28 16
                                    

Aynada kendine bakarken, aşağı düşmüş kaşını parmağıyla yukarı tararken bir an kendiyle göz göze geldi. O gözlerde önce lisede yaşadıklarını gördü. Onların hepsi hızlıca geçmişti. Şimdiye yaklaşan tüm anıları gittikçe yavaşlıyordu. Haftalardır evinde kıvranışlarını gördüğünde yüzünü buruşturdu. "Kendine acıman da mı yok?" İçindeki Chanyeol konuştu. Derin bir nefes verip aynadan geri çekilerek bu sesi umursamamaya çalıştı. Şimdi daha iyiydi. Göz altına Jongdae'nin muhtemelen bir milyoncudan aldığı kapatıcıyı göz torbalarına boca etmesi o kadar da kötü durmuyordu. Kendi teninden bir ton koyu alınan bu kapatıcının suratını soktuğu hali türlü kandırmalar yaparak gözüne güzel göstermeye çalışıyordu. Sol elini saçlarına daldırıp son kez kendini süzdü. İyi göründüğüne karar verip kapıyı açtı. Ayakkabılarını giyip merdivenleri hızlı hızlı indi. Midesinden ağzına yükselen o tuhaf adrenalin geri gitmesini söylüyordu. Vücudu yine kendine ters düşecek hareketlere girmişti ve bilinci de bu vücuttan tamamen bağımsızdı.

Arabasına bindiğinde şoför koltuğunun yanında bir önceki gün market alışverişi yaparken aldığı şeyler ona, bugün hayatının ilk günü olması için ve her şeyi düzeltmesi için devam etmesi gerektiğini söylüyordu. Derin bir nefes aldı gaza basmadan. Kendi sokağından çıkıp önceden veda ettiği, çocukluğunun, en güzel ve en berbat zamanlarının geçtiği sokaklara ilerledi arabasıyla. Arkada neşeli bir müzik çalıyordu hava kapalı olmasına rağmen. Yaşamı boyunca ilk defa kapalı bir günde böyle enerjik hissediyordu. Çalan şarkılara ve yollara kendini kaptırdığını, dalgın bir şekilde onca yolu geldiğini o lanet parkı gördüğünde fark etti. "Köpekler işesin kumlarına." dedi parkın önünden geçerken. Bir üst sokaktaki evin önüne park ettiğinde midesinden boğazına çıkan adrenalin koca bir kurda dönüştü. Bu kurt midesini yedi, yedi, yedi. Çalışmayan arabanın içinde dili damağı kurumuş şekilde karnındaki kramplarla öylece oturuyordu. Arabanın yanından geçen bisikletli bir çocuğun zilliyle kendine geldi. Geri dönmek için artık çok geçti. Ellerini pantolonuna sildi. Dikiz aynasından kendine baktı. "Senin kafanı sikeyim Jongdae." dedi ve yolcu koltuğundaki şeker kutusunu alıp arabadan indi. Bahçe kapısından girdiğinde yutkundu. Başına ağrılar girmişti. Ev kapısının önüne geldiğinde birkaç kere geri dönmeye çalıştı. Ama bir şekilde bunu yapamamıştı.

Bir anlık cesaretle, ne olduğunu anlamadan kapıyı tıklamıştı. Çok geçmeden kapı aralanmış, ardından pek değişmeyen ama biraz yıllanmış bir yüz göründü. Sehun kapı iyice açılıp şaşkın ama tanıdık yüzü görünce geniş bir gülümsemeyle selam verdi, "Buyrun." diyen kadına. Kadın çok geçmeden kapısında duran uzun boylu, geniş omuzlu çocuğu tanımış, bir sevinç nidası koparıp boynuna sarılmıştı. Geri çekilip avuçları arasına aldığı beyaz, genç yüze özlemle baktı. Sehun, Jongin'in annesinin kendisini bu kadar sevmesine hep duygulanırdı. Kadın büyük bir sıcakkanlılıkla içeri geçmesini söylüyordu. İçeri geçip ceketini çıkarttı ve portmantoya asmak için ısrar eden kadına uzattı. Sırtını sıvazlayarak mutfağa ilerleten kadın, çok şanslı olduğunu, yemek yaptığını söylüyordu. Sehun onunla ilerlerken zamanının çoğunun geçtiği bu evin neredeyse hiç değişmediğini fark etti. Mutfağa girip masaya oturduğunda kadın ocaktaki tencereye ilerlemişti. Ne kadar tanısa da gözleri mutfakta dolaştı. Beraber yedikleri abur cuburlar, yaptıkları hazır çorbalar, bayat ekmeğe sürdükleri vişne reçelleri canlandı gözünün önünde. Kulaklarında Jongin'in kahkahalarını duyduğuna yemin edebilirdi.

Ocağın başındaki kadın tencerenin altını kısıp Sehun'un çaprazındaki sandalyeye oturdu. "Hoşgeldin." dedi içtenlikle Sehun'un masadaki elini sıkarken. "Hoş buldum." Ne kadar sevse, kendine ne kadar samimi davransa da Jongin'in annesinden biraz çekinirdi Sehun. "Görüşmeyeli çok oldu. Özlemişim seni oğlum. Daha da yakışıklı olmuşsun." Kadının gözlerindeki içtenlik Sehun'u duygulandırdı. Teşekkür etti. "Gitmene çok üzülmüştük. Hele Jongin kahroldu. Okuldan suratı asık gelmeye başladı, geldiği gibi de uyuyordu. Bilirsin, canı sıkıldığında yüzünden her şey belli olur. Sıkıntısı olduğunu anlamıştım da... Sıkıntısını onu biraz sıkıştırınca öğrendim." Kadının konuşmaları hem kendinin hem de Sehun'un içini karartıyordu. Ayağa kalktı ocağa bakmak için ve şakayla karışık şekilde konuştu: "Bana veda etmediğin için küsüm, oğlumu günlerce ağlattığın için de kızgınım." Duyduğu şeylerle o gün yaşadığı şeyler birbirini tutmuyordu. Kadını tanımasa abarttığını düşünürdü.

more than best friends*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin