17

7.4K 778 494
                                    


Üçüncü veya dördüncü teneffüsdeydik. Derslerde uyuduğum için sayamamıştım.

Başımı koyup uyukladığım masadan, Hyunjin tarafından sürüklenerek kaldırılmıştım. Sınıftan ayrılmak istemiyordum çünkü Minho'yu görmek beni korkutuyordu.

Çok kalabalık olmayan kantinde cam kenarında bir masaya kurulmuştuk.

Chan hyung solumda oturmuş telefonu ile ilgileniyordu. Hyunjin ise masaya başını yaslamış sevgilisinin yüzüne vuran ışığı engellemek için elini ayarlamaya çalışıyordu.

Sürekli Hyunjin'e sataşsam da, onların ilişkisine hayrandım. Kısa sürede olsa da sanki yıllardır birliktelermiş gibi uyumlulardı. Birbirlerinin her şeyini bilirlerdi.

Ben ise platonik platonik geçiniyordum. "Sıkıldım..."

"Bugün çok boş değil mi? Civcivim bile uyuyor bakın." Felix başını kaldırıp Hyunjin'e yaslandı.

"Uyumuyorum... Sıkıldığım için yatıyorum sadece." Felix Hyunjin'in havadaki eline bakıp gülümsedi ve ellerini kilitleyip masaya bıraktı.

"Çıksak mı okuldan? Kütüphaneye gideriz. Boş boş oturmaktansa." dedi Chan hyung. Kafamı sallayıp sandalyeyi geriye ittirerek ayağa kalktım. Çıkan ses bile başımı ağrıtıyordu.

"Gidelim. Minho'yu görücem diye geriliyorum zaten." Benim ardımdan diğerleri de kalktığında tam gidecektik ki duyduğum tanıdık ses ile durakladım. Tabii diğerleri de.

"Lan gidiyolar!" Sesin geldiği yöne döndüğümde kantinin diğer tarafında oturan dörtlüyle karşılaştım. Bağıran Changbin'in ağzını kapatan Seungmin, elini alnına vurmuş Minho ve Jeongin.

"Sanırım bizden bahsediyor?" dedi Chan hyung.

Minho ile bir kaç saniye bakıştıktan sonra elimi Chan hyungun koluna koyup ittirdim. "Gidelim."

"Sanırım Minho hyung buraya geliyor Sungie." Felix'in sesi ile gözlerimi sonuna kadar açıp Chan hyungu bir daha ittirdim.

"O zaman hemen gidelim!" Chan hyung sonunda ilerlemeye başladığında içimden Minho'nun gelmemesi için dua ediyordum. Normalde sorunlardan kaçmayı sevmezdim ama bu "Minho" adlı sorunla yüzleşmek istemiyordum.

Bileğimden sertçe çekilmem ile adımlarım gerilemiş, sert bir yüzeye çarpmıştım. "Konuşalım."

Arkamı döndüğümde Minho'nun yüzü ile karşılaşmıştım. Gülümseyerek bana bakıyor, konuşmamı bekliyordu.

Benim yerime Chan hyung konuştuğunda bileğimi tutan parmaklarını sıktığını hissetmiştim. "Pardon? Konuşabilir miyiz diyecektin sanırım? Bırak çocuğun kolunu."

Minho ona inat daha sıkı tutmuştu. "Jisung'un ağzı var diye biliyorum? Sus da o konuşsun." Kaşlarımı çatıp bileğimi hızla elinden çektim. Bir de arkadaşlarıma artistlik taslıyordu!

Diğerlerine dönüp başımı salladım. "Siz gidip çantaları alın, kapıda buluşuruz." Felix başını sallayıp Hyunjin'i ve Chan hyungu çekiştirerek kantinden çıkarttı.

Minho'ya döndüm. "Dinliyorum."

"Otursaydık?" Şuan ne kadar gergin olsam da göstermemeye çalışıyordum. Yakındaki bir masaya geçip oturduğumuzda boğazını temizleyip ellerini masada birleştirdi. "Ben... Özür dilerim. Sahada sanırım kırdım seni. Normalde söyleyeceklerimi düşünmeden dile getiririm hep. Çünkü karşıdakinin kırılıp kırılmayacağını umursamam. Ama sen..."

Elimi kaldırıp durdum. "Minho, beni düşünüyormuşsun gibi ima yapıp bana ümit verme lütfen. Beni sevmediğini biliyorum. Böyle ümit almaktansa uzaktan sevmeyi tercih ederim. Hatta belki konuşmazsak unutabilirim bile seni." Bu yalandı işte. Minho'yu kolay kolay unutamazdım.

"Yani... Konuşmamızı kesmek mi istiyorsun?"

Başımı salladım. "Zaten konuşsak bile sen rahatsız hissedersin, hoşlandığımı öğrendiğin için garip olur biraz."

Minho başını sağa sola sallayıp konuştu. "Garip olmaz. Bak, sana senden hoşlanıyorum diyemem ama... Belki zamana bırakabiliriz? Yani... Konuşmayı kesmek istemiyorum. Bak bizimkiler dışında bu kadar anlaşabildiğim sayılı kişilerdensin. Ve ben seninle konuşmayı seviyorum." Herkesin keko diye adlandırdığı adamın karşımda böyle konuşması beni farklı kılardı belki. Jeongin'in dün dediği gibi, Minho bana farklı davranıyordu. Ama hep bu ihtimali itmiştim. Çünkü kendime ümit vermek en nefret ettiğim şeydi. Kendi kendimi mutlu edip göklere çıkartır, sonrasında gerçekler ile yüzleşerek bir anda yere çakılırdım.

"Minho ben seni seviyorum. Bak belki inanmayacaksın, beni daha kaç gündüt tanıyor falan diyeceksin ama gerçekten senden hoşlanıyorum. Tabiki senle hep konuşmak, dolaşmak isterim. Ama sonucunda üzüleceğimi bile bile kendime bunu yapamam." Gözlerimin yanmaya başlaması ile ağlayacağımı hissediyordum. Kendimi zorlayıp eve gitmeyi beklemeliydim.

Minho dili ile dudaklarını ıslatıp yavaşça elini kaldırıp bana uzattı. Kaşlarımı çatıp naptığını izlerken, yanağımda hissetiğim el ile kesik bir nefes aldım. Baş parmağı ile yanağımı okşamaya başlamıştı. Ben gözlerim titreyek ona bakarken, o gülümseyerek beni izliyordu.

"Jisung, beni sevdiğini biliyorum ve inanıyorum zaten. Olay benim bu hoşlanma duygularına olan uzaklığım. Yani düşün Çakal'ın türkü söylemeye olan uzaklığı gibi bu." Benzetmesi ile gözlerimi devirdiğimde gülümsemesi daha da büyümüştü. Ve benim gözlerim bu sefer oraya odaklanmıştı. Etrafımızdaki seslerin azaldığını, bazılarının bizi izlediğini biliyordum ama şuan onları umursayacak durumda değildim. "Bu duyguyu hiç tatmadım, nasıl bir şey bilmiyorum. Ama yek bildiğim benden uzaklaşmanı istemediğim. En azından bir süre daha?"

O böyle karşımda benimle konuşmak için resmen yalvarırken onu reddetmek çok zordu. Ben Minho'ya deliler gibi aşıktım ve eğer ucunda bir ihtimal bile benimle olması varsa, bu ihtimali değerlendirecektim. Lee Minho'yu kendime aşık edecektim.

Başımı salladım. "Tamam."

Yanağımdaki elini çektiğinde hissettiğim boşluk ile moralim bozulmuştu. Biraz daha durabilirdi. Gülümseyerek bir anda saçımı karıştırdı. "Bir an hayır diyeceksin diye korkmuştum." Tekrar göz devirip elimle saçımı dağıttığı saçımı düzelttim. "Ee siz bir yere mi gidiyorsunuz?" Arkasına yaslanıp eski Minho modunu geri açmıştı.

Başımla onayladım. "Kütüphaneye gideceğiz."

Bir kaç mırıltı çıkarttı. "Gelmek isterdim ama Seungmin bırakmaz."

"Ben gideyim, bizimkiler çıkmıştır." Benimle birlikte ayağa kalkıp hemen yanıma geldi.

"Teşekkür ederim." Kıkırdayıp Minho'ya veda ettikten sonra kantinden ayrılıp çıkışa ilerledim.

Kalbim inanılmaz hızlı atıyor, Minho'nun dokunduğu yerler adeta yanıyordu.

Lee Minho bana hiç iyi gelmiyordu.

***

ay bitti sonunda

oldum yazarken?????

daha bi sure yb istemeyin

(saka)

umarim bolumu begenmissinizdir🫡

begenmediyseniz soyleyin tsklr

minho jisungdan ayrilmak istemeyince jisungun haller

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

minho jisungdan ayrilmak istemeyince jisungun haller

hadi bai

Story | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin