Ateşe yakın oturmamızdan dolayı yüzümün hafif yandığını hissediyordum. Pek bir rahatsızlık verdiği söylenemezdi ama. Kollarının arasında, başımı göğsüne yaslayarak hafif uzandığım beden tamamen huzur ile kaplanmamı sağlıyordu. Arada saçlarımı okşuyor, öpücükler bırakıyordu.Her ne kadar onun sayesinde mutlu ve huzurlu olsam da aklım karşımda oturan çocuktaydı. Hyunjin'in siyah saçları başını eğdiği için neredeyse yüzünü kapatıyordu. Oturduğu yerde dirseğini bacağına yaslamış, yanağını da eline dayayarak yeri izliyordu. Arada bir diğer eliyle kumda bir şeyler çiziyor, sonrasında ayağıyla bozuyordu. Hiç keyfinin olmadığı geldiğinde bile belliydi.
Yaklaşık yarım saattir buradaydık ve Hyunjin tek kelime bile etmemişti. Yanında oturan sevgilisi de farkındaydı bunun fakat üzerine gitmeyip sadece oturuyordu. Chan hyung Jeongin ile konuşuyorken, Changbin ve Seungmin ise Felix ile konuşuyordu. Herkes sohbet içerisindeyken biz ise Minho ile oturmuş birbirimizi seviyorduk.
Karnımın üzerinde birleşmiş ellerimizi arada okşuyordum. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda Hyunjinde olan gözleri anında beni buldu. Hyunjin'i izlediğini bildiğimden dudaklarımı büzüp ona üzüldüğümü belirtmiştim. Büzdüğüm dudaklarıma, ardından da alnıma birer öpücük bırakmıştı. Dudaklarını tenimde hissettiğim an istemsizce gözlerimi kapatıp o hissi iyice tatmaya çalışıyordum.
Başımı tekrar göğsüne yaslayıp Hyunjin'e döndüğümde yanımıza yaklaşan gruba baktığını gördüm. Ben de onlara baktığımda bunların Minho'nun bahsettiği okuldaki diğer kişiler olduğunu anlamıştım. Beş kişilerdi. Daha önce büyük ihtimalle okulda görmüştüm fakat muhabbetimin olduğunu sanmıyordum.
Aralarından sarışın olan biri öne çıkıp Minho'ya başıyla selam verdi. "Selamlar."
"Hoşgeldiniz, gelin oturun. Changbin'in orda içkiler var." Bir kaç kişi oturmadan oraya ilerlemiş, içki almışlardı. Koyu kahve saçlı bir çocuk tam içki için ilerleyecekken Felix'i görüp durmuştu. Felix de onu gördüğünde ağzını hafif açıp şaşkın ifadesine bürünmüştü.
"Ah Felix! Naber? Yine karşılaştık görüyor musun? Bu bir kader olmalı." Çocuğun sözleri üzerine Minho ile aynı anda Hyunjin'e dönmüştük. Oydu. Hyunjin'in bahsettiği çocuk buydu. Hyunjin de bana dönüp başını salladığında emin olmuştum.
Felix gülümseyip el sallamıştı. "Merhaba Haewoo hyung."
Çocuk göz devirip Felix'in diğer yanına oturmuş, kolunu omzuna atmıştı. Ben eğer Hyunjin'in yerinde olsaydım çoktan dalmıştım bu çocuğa. Ki zaten Hyunjin de normalde tepki gösterirdi fakat bugün çok durgundu. "Bana hyung dememeni söylemiştim Lixie."
Felix göz ucuyla Hyunjin'e bakıp zoraki bir gülümseme yolladı yanındaki çocuğa. Hyunjin'in durgunluğunun farkındaydı. Hatta kendisi yüzünden olduğunu da biliyordu büyük ihtimalle. Ve büyük ihtimalle şuan ne yaptığını düşünüp, suçunu anlamaya çalışıyordu. Ama eminim gerçek sebep aklının ucundan bile geçmiyordu.
Hyunjin önce çocuğa, ardından Felix'in omzunda duran koluna bir bakış atıp önüne dönmüştü. Chan hyung Haewoo'nun kolunu hafifçe ittirip düşmesini sağlamış, Felix'i yanına çekmişti. "Kardeşime böyle temasta bulunmazsan, sevinirim."
Haewoo kıkırdayıp ellerini arkasına yerleştirdi. "Sakin ol Chan." Chan göz devirip Felix'in kulağına bir şeyler fısıldadı. Felix ise buna karşılık başını aşağı yukarı sallamıştı.
"Sana bira getirmemi ister misin sevgilim?" Minho yukarıdan bana bakarak sorduğunda olumsuzca başımı salladım. Bugün içesim hiç yoktu.
"İçmeyeceğim bugün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Story | minsung
FanfictionHan Jisung, Harry Styles konseri için para biriktirirken, Lee Minho boynuna "Çakal" yazdırmak için dövmeci arardı.