03.09.2019
Gülümseyerek açmıştı kapıyı, üstünde dün giyidiği kıyafetler vardı. Büyük ihtimalle dün çok yorulmuştu ve üstünü değiştirmeden yatmıştı.
"Hoşbuldum." dedim gülümsemesine karşılık vermek için gülümseyerek ama kısa süre sonra gülüşüm söndü çünkü salondan biri geliyordu. Mavi gözleri, uzun bir boyu ve dalgalı uzun sarıya kaçan saçları vardı. Kızların en sevdiğinden olması gerekiyordu.
"Bu Kayra." dedi Gökçe Kayra'nın yanına doğru giderek. Kayra, Gökçe'yi kendine daha çok çekti. Sanki onu benden koruması lazımmış gibi.
"Bu da Kaan, hani sana daha demin bahsettiğim çocukluk arkadaşım." Daha demin benim hakkımda mı konuşuyorlardı. Acaba benden nasıl bahsetmişti.
"Merhaba, tanıştığımıza memnun oldum." diyerek elini uzattı Kayra bana doğru.
"Ben de." dedim onun elini sıkarken. Elimi gereğinden fazla sıkmıştı, hızlıca elimi çektiğimde ise saçma bir şekilde sırıttı.
"Biz de kahvaltı yapıyorduk tam, sen de bize katılsana." dedi Gökçe.
"Yok, ben size rahatsızlık vermeyeyim." dedim geriye doğru adım atarken.
"Ne rahatsızlığı, gel lütfen. Sevgilimin küçüklük arkadaşı ile ben de kaynaşmak isterim." dedi Kayra ama cümlesindeki 'Sevgilimin' kelimesini bastırarak söylemişti.
"İyi o zaman, geleyim ben de."
"Gel tabii." dedi Kayra, omuzlarımı sertçe tutup benimle beraber yürümeye başladı.
Ben içeri doğru geçerken Gökçe adımlarını mutfağa doğru ilerletti.
Salondaki balkonuna hiç bakmamıştım. Çok büyük değildi ama güzeldi, masaya açık mavi tonlarında bir örtü sermişlerdi ve dört tane tabure vardı. Balkonun duvarları krem rengiydi ve Çiçek Açan Badem Ağacı tablosunu buraya asmıştı.
Ben tabureye oturduğum sırada Gökçe geldi.
"Tabloyu buraya asmışsın." dedim işaret parmağımla Çiçek Açam Badem Ağacı tablosunu gösterirken.
Önce bir an duraksadı sonradan "Haaa, evet sen gittiken sonra astım." dedi sağ eli ile boynunun arkasını kaşırken, yine utanmıştı.
Tam tablonun orada çok güzel olduğunu söylemek için ağzımı açtığımda Kayra araya girdi.
"Sen yakınlarda mı yaşıyorsun? Sabah sabah geldin ya o yüzden sordum." dedi yumurtasını yerken.
"Evet, beş dakika falan yürüme mesafesi var." dedim. Mavi gözleri ile beni biraz süzdü. "Sen nerede yaşıyorsun?" diye sordum.
"Ben senin gibi yürüme mesafesinde değilim maalesef." dedi tek kolunu Gökçeye sararak. "Ama onlar İzmir'e taşınmadan önce aynı sitede yaşıyorduk, o günleri özlediğimi söylemeden geçemeyeceğim." dedi gülerek.
Gökçe'yi seviyormuş gibi görmeye çalışıyordu ama sevmiyordu, onu bir güç göstergesi olarak görüyordu. Ne zaman Gökçe ile alakalı bir şey söylese ona karşı bir hareket yapıyordu. ''Bu kız benim.'' der gibi. O yüzden Kayra çok sinirimi bozmuştu. Beni kıskandırmaya çalışıyordu, bu apaçık belliydi.
Kayra'nın telefonu çaldı ve kimin aradığını görünce telaşlandı.
"Çok pardon, babam arıyor da açmam lazım. Hemen gelirim." dedi ve ayağa kalkıp, içeri girdi.
Gökçe hiç mutlu görünmüyordu, görünmeye çabalıyordu ama Kayra büyük ihtimalle bunu anlamıyor ve mutlu sanıyor. Umarım sabah olduğu ve yorgun olduğu için suratı asıktı. Gözleri ise uzaklara daldı ve uzun bir süre boyunca ifadesizce gökyüzüne doğru baktı.
"Mutsuz musun?" diye sordum bir anda.
Bu soruyu beklemediği belliydi ama yüzünde ifadesiz bakış değişmedi.
"Pardon... Aniden sordum ama bugün yüzün çok asık gibi geldi. Kayra'nın yanında kendini mutlu gibi göstermeye çalışıyorsun. Dün çok enerjik ve mutluydun, seni bu şekilde görünce garipsedim de." dedim yanlış anlaşılmamak içinde.
"Yok, dün yoruldum eşyalar falan derken o yüzdendir." dedi saçma gülümsemesiyle.
"Aslında..." dediği anda Kayra girdi balkonun kapısından doğru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canavar ve Papatya
Teen FictionÇocukluğundan beri birbirlerini görmemiş iki kişinin hikayesi