Göz kapaklarımın üzerindeki ağırlık, son işittiğim sözleri tekrar hatırlamamla, daha da ağırlaşmış. Açmaya gücüm kalmamıştı. Bütün vücudum sızım, sızım sızlıyor, yanaklarımdaki ısı gittikçe artıyordu.
"Tahlil sonuçlarına baktım, bayılmasının sebebi açlıktan değil."
Kulağıma gelen yabancı bir erkek sesiyle, kulağımı konuşulanlara verdim. Ne de olsa gözümü açıp bana ne olduğunu sorsam, 'burada soruları biz sorarız' kafasına girip eminim beni yanıtsız bırakacaklardı.
"Buraya getireli neredeyse 5 saat oluyor, hiç bir şekilde bir gıda takviyesi de yapmadık. Açlıktan değilse, bayılmasının ne gibi bir sebebi olabilir."
"Kanında bulanıklık var. Buda hastanın aç olmadığının en büyük kanıtlarından biri, buraya getirilmeden önce bir şeyler yemiş olmalı. Bayılmasının sebebine gelecek olursak da az öncede dediğim gibi, kan tahlilinden bir sonuç alamadık."
"SENİN DOKTORLUK BECERİLERİN YALNIZCA KAN TAHLİLLERİNE BAKMAK MI!? KOYABİLECEĞİN BİR TANI, HER HANGİ BİR GÖZLEMİNDE Mİ YOK"
Duyduğum sert sesle hafifçe irkildim. Bu o kadının, Salvador diye hitap ettiği adamın sesiydi. Sanırım artık gözlerimi açmam gerekiyor, çünkü resmen titrer gibi irkilmiştim. Uyandığımı fark etmemeleri mümkün olamazdı.
Sımsıkı kapattığım gözlerimi yavaşça açıp, görüntümün netleşmesiyle baygın bakışlarla etrafa baktım. Baş ucumdaki sandalyeye oturmuş, elindeki tablete dikkatle bakan, doktor olduğunu öğrendiğim adam. Doktora ölümcül bakışlarını atan bir adet Salvador, ve geldiğimden beri ondan başka göremediğim tek kadın olan, kadın. Başka ne diyebilirim ki adını bile bilmiyorum hala..
Hafifçe boğazımı temizleyerek, bütün gözlerin üzerime çevirilmesini sağlayarak, yerimden doğrulmaya çalıştım. Ama sadece çalıştım, bedenim sanki bütün işlevini kaybetmiş gibiydi, biraz daha kendimi zorlasam tekrar bayılıcakmışım gibi, bir his vardı içimde.
"İyimisin, nasıl hissediyorsun."
Yanımdan gelen doktorun sesiyle acı bir şekilde yutkunup, sessiz kaldım. Bu yaşadığım şeylerin bir rüya olmasını öyle çok isterdim ki, bilmediğim bir yerde, tanımadığım bu insanların arasında kolumu bile kaldıracak gücümün olmaması canımı yakıyordu. Yanaklarımdan süzülen bir damla yaş'a engel olmayarak, gözlerimi kapattım.
"Çıkın odadan!" duyduğum sesin ardından uzaklaşan adım sesleriyle, gözlerimi yavaşça açtım. Karşımda tek eli cebinde, yüzündeki sert ifadesiyle bana bakıyordu. Bakışları onu ilk gördüğüm anı anımsattı birden. Yavaşça bir, iki adım atıp, tekrar duraksamasıyla solgun pembe dudaklarını araladı.
"Bir dilinin var olduğunu biliyorum ama, kullanmayı bilmiyorsun sanırım"
Söylediği şeylere karşı gözlerimi devirek, bakışlarımı kaçırmamla sesini tekrar işittim.
"Sen bilirsin, birazdan seni alıp ilk getirildiğin, hücreye bırakacaklar. Artık sende derdini bağırıp çağırarak, aynadaki yansımalarına anlatırsın."
"Ne duymak istiyorsun" beni kandırmışmıydı az önce o! İnanmıyorum. Başımı tekrar ona döndürdüğümde, yüzündeki sert ifade yumuşamış, tek kaşını kaldırmış bir şekilde doğruca gözlerime bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAYA
Khoa học viễn tưởngPeki ya gözlerinizi, her tarafı aynalarla çevrili, tek bir pencere, tek bir kapının bile olmadığı bir odada açsanız?... ...... "Çok anlamlı bulduğum dünyadaki şairlerin birine ait olan bir söz var. Yada, cevabını bilmediğim bir soru?" kendimin bile...