William J. Moriarty X O.C
𝕭𝖎𝖑𝖌𝖎𝖑𝖊𝖓𝖉𝖎𝖗𝖒𝖊:
Seride yer olmasa da ilerideki bölümlerde filmlerde yer alan karakterler mevcut olacak. Olaylar ya mangadan referans aldıklarımdan ya da tamamen kendi tasarladığım olay örgülerden oluşacak
-𝕶𝖊�...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Üst kattan ne kadar tam göremesem de, arabadan indiğindeki tavrın ve konuşma sürene bakarsak arabadaki şahısla bir tanışmışlığın olduğunu söyleyebilirim."
Sherlock paketinden yeni bir sigara çıkardı, dudaklarına aldıktan sonra masada duran çakmakla yaktı. Uzun sayılabilecek bir nefes çektikten sonra dumanı halihazırda açık olan pencereden dışarı üfledi.
Isabelle'se sanki dediklerinden hiç rahatsız olmamış gibi telefonunu açtı ve gelen maillere baktı. Aslında onun bu çıkarımları kimilerine göre büyüleyici kimilerine göreyse bir o kadar rahatsız edici, insanı huzursuz eden bir olaydı ama sanki o bu konuda bağışıklık kazanmıştı.
Neden mi? Çünkü Isabelle yirmi dört yıllık hayatının on beşini Holmes ailesiyle geçirmişti. Onun gibi büyütülmüş onun gibi düşünmeye zorlanmış olarak bu yaşa gelmişti. Bir Holmes nasıl yaptığı işte en iyisiyse o da öyle olmalıydı. Nasıl Mycroft ülkenin yönetiminde söz sahibiyse, nasıl Sherlock kendini danışman dedektif olarak tanıtmış ve adından söz ettirmişse Isabelle de onlardan ayrı kalamazdı. Gerçi bu umrunda olan son şeydi. Kızın suskunluğu Sherlock'u biraz da olsa sinirlendirmeye başlamıştı.
"Isa bana o adamın kim olduğunu söyle."
"Adam olduğunu nereden çıkardın?"
"Sence o kadarını anlamadım mı?"
"O zaman o adamın kim olduğunu da bulursun."
Isabelle, Sherlock'un cevabını beklemeden kendini odasına attı. İlk işi kendisini fiziksel olarak olmasa bile ruhen daraltan kıyafetleri çıkarmaktı. Sütyenin kopçasını çıkardıktan sonra hissettiği daralmanın büyük bir kısmının gittiğini hissetti. Sütyeni ne kadar kirli çamaşırların arasına atsa bile Sherlock'un kıyafetlerini yerde bırakmayı tercih etti. Onunla uğraşacak hali yoktu. Dolabından eşofman altı ve tişörtü çıkarıp giydikten sonra kendini yatağa attı. Yatağın üstündeki battaniyeyi kaldırmaya bile üşenmeden öylece uzandı.
Uyumak istiyordu bu yüzden üstünü örtmesi gerekti. Ama şu an yataktan kalkıp yatağın örtüsünü açıp tekrar yatağın içine girmek ona şu an o kadar uğraştırıcı geliyordu ki. Belki uyurum diye duvara dönük hiçbir şey düşünmemeye çalışarak gözlerini kapattı. Ama düşünceleri onun zihnini bırakacağı yoktu. Onları kovsa iki saniye sonra geri geliyorlardı.
Bu döngü kendini tekrar ederken en azından bu ögeleri azaltabilirdi.
Annesi, Sherlock, hastane, Profesör, serum, Louis
Annesi, Sherlock, Profesör
Annesi, Profesör
Profesör
'Oldu galiba.'
Şu an sadece profesöre odaklanmıştı. Üniversite yıllarına gitmişti aklı. İlk dersi, ilk konuşmaları, onu ziyareti, kafede onu çalışırken görmesi..
Hepsi çok sıcak anılardı.
"Baban nerede peki?"
Ama onun bu sorusu o zaman da olduğu gibi şimdide başını iğne batmış gibi ağırtmıştı. Acıyla başını tuttu. Ne kadar masumca bir soru olsa da ince yerden vurulmuştu o gün. Sadece o soruyu sorduğu yüzü aklındaydı. Ne kadar normal görünse de ona o yüzü ilk ve son defa kendisini aşağılıyor gibi gelmişti.
"O.. uzun zaman önce gitti."
"A özür dile-"
"Şey.. derse gitmem gerek üzgünüm."
'Tam bir aptalım.'
Üzerinde hissettiği hafif bir ağırlık onu ürkütmüştü. Hemen hareketlenip üstündekini kaldırmaya yeltendiyse de üstüne daha ağır bir şey çökmüştü.
"Yine üstünü örtmeyi unuttun. Bu gidişle iyice hastalanacaksın."
"Seni ilgilendirmez. Git buradan." Sherlock bu sefer kollarını ona doladı.
"Amma gevezesin." Başını omzunda hissettiğinde ve parmaklarının saçına dolandığını fark ettiğinde pes etti. Ne kadar inkar etse de Sherlock onu iyi tanıyordu. Annesinin yaptığı gibi o da saçlarıyla oynuyor, onu sıcakta tutuyor böylece uykuya daha hızlı dalıyordu.
"Cidden baş ağrısısın Sherly..
乇几ᗪ•
Şöyle bir şey oldu..
Tıkandım. Ya da boşluğa düştüm. Her halükarda pek bir şey yazamıyorum. Aklıma bir sürü kurgu fikirleri geliyor, zamanımda var ama bir türlü yazasım gelmiyor. Kendimi zorlasam da bu aralar pek bir şey olmuyor gibi. Bazen her şey anlamsızlaşıyor ve sadece camdan bakıp saatlerce dışarıyı seyrediyorum. Kitap okuyayım diyorum olmuyor. Yeni bir anime izleyim diyorum olmuyor. Film. Dizi.. yok bilgisayarı biri açmadığı sürece izleyesim yok.
Bu sene kendimi en farklı ve en gelişmiş hissettiğim sene diyebilirim. 19 yaşındayken kendimi 15 görürdüm çoğu zaman. Şu an yirmiyim ama kırkıma ellime dayanmış gibiyim. Belki de bu taşınmamızdan kaynaklıdır ya da üst üste gelen bir çok şeyin herkesi olduğu gibi beni de yıpratmasıdır emin değilim. Ama bir şeyden eminim o da watty olsun olmasın ne kadar ara verirsem vereyim yazmayı bırakmayacağımdır.
En uzun açıklama bölümüydü sanırım buraya kadar okuduğunuz ve en uzaktan bile olsa kendinizi bu açıklamayla benim yerime koymuşsanız hepinize çok teşekkür ederim.