FIRTINA SONRASI SESSİZLİK
Dolunayın ışığı, onu çevreleyen bulutları geçip çiseleyen yağmur damlaları eşliğinde şehrin ıslak sokaklarına düşüyordu o gece. Rüzgarın uğultulu sesi kulaklarımda çınlarken karşı kaldırımdaki dut ağacının birkaç yaprağı dalından koptu, bir o yana bir bu yana savrulup gitti. Soğuktu hava, çok soğuktu hem de. Sonbahar ayazı mıydı beni böyle üşüten yoksa onun yokluğu mu diye düşündüm bir an. Ama hayır, onu unuttum ben artık. İnsan sadece soğuktan üşür, yalnızlıktan değil. Başlamıştım gene kendimi teselli etmeye. Birkaç saniye sonra kendimi, zihnimin 6 aydır onu unutabilmem için uydurduğu bahaneleri söylerken buldum: Bir kere o beni hak etmiyormuş. Hayatımdan kendi isteğiyle çıkması her şeyi daha kolay hale getirmiş benim için. Eninde sonunda böyle olacakmış zaten...
Onunla olan anılarımızı anımsarken ne kadar süre geçmiş bilmiyorum. Annemin sesiyle hatıralardan sıyrıldığımda parmaklarımın arasında tuttuğum sigara sönmüş, yağmur şiddetlenmişti.
"Ah be kızım, n'apıyorsun sen burada bu soğukta? Hem söz vermiştin hani, o elindeki zıkkımı bırakacaktın artık. Gel içeri geçelim, gel."
"Bu son anne, vallahi bak. Hem son sigaram, hem seni son üzüşüm. " dedim annemin önünden balkon kapısına yürürken.
"Ne demek oluyor o? Üzmüyorsun sen beni. Sadece kendini bu kadar hırpalamana üzülüyorum o kadar. Ama eskisi gibi değilsin artık. Düzeldi beni canım kızım. Maşallah benim yavruma maşallah. "
Annemin son sözleri üzerine kıkırdadım.
"Ne gülüyon kız?" dedi annem de sevinçli bir sesle.
"Bir iş buldum anne. Yarına çağırdılar, beni görmek istiyorlarmış. Konuşacağız bakalım, nasip olursa inşallah yakında çalışmaya başlayacağım." dedim annem balkonun kapısını kilitleyip anahtarı cebine koyarken.
"Yaa, hadi inşallah. Ne işi peki kızım?"
"Bizim şu terzi Ayşe Teyze var ya hani-"
"Terzide mi çalışcan?"
"Anneee. Bi' bekle bitireyim canım benim. O terzi var ya işte, o terzinin hemen yanında bir dershane var; Uğur Dershanesi. Ha işte o dershaneye bir İngilizce öğretmeni lazımmış. Gerçi gider gitmez başlamam eğitime, başta etüt rehberliği yaparım belki, bilemiyorum, her neyse. Ben de bilgilerimi, belgelerimi falan yollamıştım e postayla. Bugün de cevap geldi. Yarın gideceğim, bakacağım işte. Hayırlısı."
"Amin amin. Ben de gelcem senle. "
"Sen nereye geliyon kızz?"
"Gelcem bakcam, bakalım nasıl bir yermiş. Ben kızımı öyle her yere emanet edemem."
"Canımsın sen benim. Ne gerek var gelmene. Koca kız oldum ben, kendi başıma hallederim. Sen yorulma."
"Bana aldığın papatyalı elbisemi giyerim, siyah da şal takarım. O zaman göze batmam."
"O ne demek şimdi annem?"
"Ne bilim? Belki utanırsın beni yanında götürmekten. Ondan dedim." dedi mahçup bir sesle.
"Oyyy, kurban olurum ben sana. Niye utanayım senden anam benim? Ben sen yorulma diye de- Amaann, gel be. Ne istiyorsan giy gel. "
Annem çok iyi kadındır, merttir, cömerttir, dürüsttür, açık sözlüdür, gözü karadır. Her konuda bilgisi, tecrübesi vardır ama konu okul, ders olunca anlattıklarımdan pek bir şey anlamaz. Tarih sınavından 98 aldım desem 100 en yüksek puan mı diye sorar, hayır cevabını alınca da keşke o 2 puanı da alsaydın derdi. Okulu hiç sevmezmiş anam. Okula yazıldığı ilk günden itibaren her fırsatta dersten kaçar, köyün meydanından aşağıya doğru akan dereye yüzmeye gidermiş. Her gün ağlar zırlar, okula gitmemek için tek ayak üstünde elli yalan atarmış. Dedem de zorla güzellik olmaz deyip bir gün alıvermiş kaydını anamın. Madem okumak istemiyorsun benle her gün tarlayı sürmeye gelecen demiş anama; birkaç gün dayanır, sonra pişman olur okula dönmek ister diye. Ama neredeee? Bu anam sabahtan akşama kadar dereden tarlaya su taşırmış, o yaz sıcağının altında tarladaki bütün yabancıl otları kökünden tek tek söker, bir de bunları omzuna yükleyip taa tarlanın dışına kadar taşıyıp atarmış amma ve lakin bu kızcağız okul fikrine bir türlü yanaşmamış. 18 yaşında köyün en güzellerindenmiş anam Meryem. Anam ile babam ikinci dereceden amca çocuklarıymış. Babam babasına illa evlencem bu kızla deyince büyükler de uygun görmüş evermiş bunları. Anam da severmiş babamı ama çok asi ve gururlu bir kızmış. Bir türlü kabullenemiyormuş babama olan aşkını, hatta sürekli evden kaçarmış hınzır. Ancak babamın sabrı ve sevgisi anamın da kalbini ısıtmış. Öyle bir ısıtmış, öyle bir ısıtmış ki 30 yıldır soğumamış annemin kalbindeki o aşk, o sevgi. Babamı 12 yıl önce bir trafik kazasında kaybettikten sonra çok değişti annem. Eski neşesinden eser kalmadı. Gülüşünde bir burukluk vardır hep. Dudakları güler ama gözleri mağrur bakar babam vefat ettiğinden beri. Hem analık hem babalık etti bize bunca yıl. Haftada birkaç kez verdiğimiz ders ve onun azmi ile söktü okumayı annem. Öyle yavaş yavaş heceleye heceleye okur kelimeleri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN HEP GÜL DİYE
RomanceHayatının aşkını bulduğunu düşünen Nalin, sevdiği adamla rüya gibi bir yıl yaşadıktan sonra bu rüya onun için bir kâbusa dönüşür. Babasız büyüdüğü için sevdiği adamın sevgisi ve ilgisi karşısında ona kopmaz bağlarla bağlanmıştır. Mutlu sonu bulduğun...