BÖLÜM 5

6 1 0
                                    

BEŞİNCİ BÖLÜM

DEŞİLEN YARALAR

Öğle arasında çayımı alıp bahçeye çıktım. Dershanenin arka kısmında, kafeteryanın bir kısmını kendi servisleri için kullandığı alan, bir park genişliğindeydi. Masalarda yemek yiyen, çay içen, sohbet eden öğrencileri geçip karşı duvarın dibindeki banka oturdum. Güneş ışınlarının bu saatlerde dik açıyla indiği bu alanda pek kimsecikler yoktu. Çayımı yudumlarken karşıda duvar dibine sinmiş, sigara içmekte olan bir öğrenci gördüm. Dershane müdürlüğünün bahçede sigara içilmesiyle bir sıkıntısı olduğunu sanmadığımdan görmezden görmezden gelmeye çalıştım ama sonrasında bu öğrencinin Mehmet olduğunu gördüm. Yaşı daha 13-14 olan bir çocuğun sigara içmesine göz yumamayacağım için yanına gitmeye karar verdim. Beni görür görmez sigarasını yere atıp ayağıyla ezdikten sonra:

"Hocam, buyurun. Bir şey mi oldu?" dedi telaşlı bir sesle.

"Bir şey olmadı Mehmet'ciğim, karşıda oturuyordum seni görünce bir selam vereyim dedim."

"İyi yapmışsınız hocam." dedi ağlamaktan kızaran gözlerini saklamak içi kafasını öne eğerken. Ben de fark etmemiş gibi davranıp farklı bir konudan söze girdim:

"Çalışmalar nasıl gidiyor bakalım?"

"Ne çalışması?" Bu cevabı alınca alt dudağımı ısırıp 'Durum vahim.' diye geçirdim aklımdan.

"Ne çalışması olacak canım, sınav çalışmaları. Seneye liseli oluyorsun, hangi okulu düşünüyorsun?"

"Düşünmüyorum hocam, şu an ne sınav düşünecek halim var ne de başka bir şey."

"Anlatmak ister misin?" diye sordum gözlerine umutla bakarken.

"Yok hocam, özel bir mesele. Teşekkür ederim yine de, benim gitmem lazım." deyip arkasını döndü. Arkasından:

"Ben anlatsam peki?" diye sordum. Kafasını çevirip:

"Nasıl, neyi?" diye sordu meraklı bakışlarla.

"Madem sen kendi sorununu anlatmıyorsun, ben benimkini anlatayım. Oturup dinlersen çok müteşekkir olurum." dedim ısrarlı bakan gözlerle.

"Olur, dinlerim tabii."

"Ama 'Benim derdim bana yetiyor, bir de seni mi dinlicem kadın?' diyorsan tutmayayım seni." dedim gülümseyerek. Gülümsememe karşılık verirken:

"Yok estağfurullah hoca. Bazen başkalarının sorunlarına odaklanmak kendi sorunlarımızı bir süreliğine bile olsa unutmamızı sağlar."

"Çok doğru. Hatta bazen başkalarının sorunlarını dinlerken kendi sorunlarımıza çözümler bile bulabiliriz.Bugün anlattığım şu arkadaş meselesinin devamında neler oldu bilmek ister misin?"

"Olur." İçinden 'Kısa sürer inşallah' dediğini düşünürken kendi hikayemin bir kısmını anlatmaya başladım:

"O arkadaşım beni bırakıp gittikten sonra çok büyük bir yıkıntı yaşadım. Konuşmuyor, gülmüyor, ailemin zoru olmadan yemek bile yemiyordum. Yeni mezun olmuştum o sıralar. Mezun olunca yapılacaklar listemde yapılmayı gereken bir sürü iş, gerçekleştirilmeyi bekleyen bir sürü hayalim vardı. Hayat bana yepyeni, taptaze bir sayfa bahşediyordu. Ama o gittikten sonra hiçbir şeyin önemi yok, hiçbir şey yapmak istemiyorum deyip bütün fırsatları elimin tersiyle geri çevirdim. Sigaraya başladım. Tek yaptığım kendime zarar vermek, ailemi üzmekti. Eğer o gün güçlü durabilseydim 1 yılım çöpe gitmez, en mutlu zamanlarım heba olmazdı. Ne mezuniyet törenime gittim, ne de başka bir şey yaptım. Şu an her ne yaşıyorsan eminim senin için çok zordur. Bu mesele varken, orada hayatının ortasında koca bir sorun varken hayatına devam edebilmek çok zor bunu en iyi ben bilirim. Ama sırf bu sorun yüzünden ileride ne kaybedeceğini sana gösteren bir kaset olsaydı inan bana böyle davranmazdın. Sorun er ya da geç hallolur ama bıraktığı hasarlar pişmanlık olup ömür boyu peşimizden sürüklenir. Senden ricam, kendini bırakmaman. Bu sınav senin geleceğin. İsteyince yapabilen bir çocuksun, daha ilk günden görmüştüm gözündeki zeka parıltısını. Kazanacağın lisede 4 yıl okuyacaksın, tam 4. Yanlış seçim 4 koca yılını ardından belki de üniversite hayatını bile alabilir." diye bitirirken ben, o beni pür dikkat izliyordu. Biraz duraksayıp ardından:

SEN HEP GÜL DİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin