BÖLÜM 4

9 1 0
                                    

GERİ KAZANMAK

Derin bir nefes aldım ve arkamı yavaş yavaş döndüm. İşte orada, karşımdaydı. Yüzünde buruk bir gülümseme belirdi:

"Merhaba."

Ve işte başladığım yere geri dönmüştüm. Onunla göz göze gelir gelmez onu hala unutamadığımı, hala deliler gibi sevdiğimi anladım. Aylardır bana kendisini unutturan kalbim onu görür görmez bana ihanet etmiş, deli gibi atmaya başlamıştı. Oysa bu kalp kaç gece beni bırakacak gibi oldu. Kaç gece atmayı bırakıp beni öldürmeye kalkıştı bu kalp. Kalbimin ihaneti üzerine anladım; sol yanımda atan şey bana değil, O'na aitti. Gözlerime dolan yaşlar etrafı buğulu görmeme neden oluyordu. Tek göz kırpışımla bu yaşların deli gibi akmaya başlayacaklarını bildiğimden gözümü tek bir saniyeliğine bile kırpmadan bakıyordum sevdiğim adama. Boğazım yanıyordu. Sesimin titremesinden korktuğum için konuşmaya cesaret edemiyordum. Bu sessizliği ilk bozan o oldu:

"Konuşmayacak mısın?"

Ne göz yaşlarımı, ne öfkemi, ne kırgınlıklarımı daha fazla kontrol altında tutabileceğimi sanmıyordum. Bu yüzden kafamı olumsuz anlamda sağa sola salladıktan sonra arkamı dönüp hızlı hızlı yürümeye başladım. Gözlerim içinde tuttuğu zehri akıtmış, rahatlamıştı. Adımlarından hala arkamdan geldiğini anlayabiliyordum. Bana yetişemesin diye adımlarımı sıklaştırdım. Arkamdan hızlı hızlı bana yetişmeye çalışırken bir yandan da bana durmamı söylüyordu:

"Nalin, bir dakika bekle. Ne olur?"

Söylediklerini duymazdan gelip yürümeye devam ettim, en sonunda bir el kolumdan tutup beni döndürene kadar.

"Ne istiyorsun?" dedim gözlerimi kaçırarak. Belki de yoldan geçerken görmüş selam vermek istemiştir diye düşündüm öfkeme sahip çıkarak.

"Seni geri kazanmak." dedi kararlı bir sesle.

"Ne istiyorsun, ne?" diye sordum anlamadığımı gösteren bir yüz ifadesiyle.

"Seni istiyorum Nalin." diye tekrarladı aynı kararlı ses tonuyla.

"Ne saçmalıyorsun ya sen?" diye bağırmıştım aniden. Beni terk ettiğinde tek yaptığım boynumu eğip gidişini izlemek olmuştu. Ah neler söylemek istemiştim o gece de kıyamamıştım. Bugün de sakin kalmaya çalışmıştım ama sabrımı zorlamıştı artık. En sonunda dayanamayıp 6 aydır içimde biriken her şeyi yüzüne tükürmeye başladım:

"Dalga mı geçiyorsun ya sen? Yeteri kadar üzmedin mi, ha? Yeteri kadar acı çektirmedin mi? Şimdi ne diye çıkıyorsun karşıma? Beni paramparça edip gittin, şimdi geri istiyorum diyerek toparlayabileceğini mi sanıyorsun? Oyuncağın mıyım ben senin? Oyuncağın olmadan sıkıldın ve geri mi almak istiyorsun? Kusura bakma böyle bir şey asla olmayacak. İstemiyorum seni artık. Çıkma bir daha karşıma. İstemiyorum, lütfen git. Seni sevmekten nefret ediyorum. Şu an bu kalbimin hala seni istemesinden nefret ediyorum. Seni görünce dolan gözlerimden nefret ediyorum. Bu titreyen sesimden nefret ediyorum. Sabah akşam seni düşünen bu aklımdan nefret ediyorum. Seni sevdiğim için kendimden nefret ediyorum. Sana kanacak kadar aptal olduğum için kendimden nefret ediyorum." Bağırmaktan mı gerçekleri aylar sonra kendime itiraf etmekten mi bilmiyorum ama bitap düşmüştüm. Yalvarır bir sesle:

"Bir daha gelme. Bunca aydır bensiz nerede mutluysan oraya dön. Bir daha karşıma çıkma lütfen. Ben korkuyorum. Bir daha sana inanırım, sana yine kapılırım diye korkuyorum. Bana bunu yapma, lütfen."

"Telafi edeceğim, söz. Artık hep yanında olacağım, bir daha hiç bırakmayacağım seni. Ölene kadar yanında olacağım, ölene kadar söz veriyorum."

SEN HEP GÜL DİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin