🎶 carla marrison - te regalo
🎶 carla marrison - eres tu
🎶 carla marrison - difruto
🎶 carla marrison - encontrarmesırtımı oturduğum kilimin dokusuyla buluşturduğumda hemen nasıl böyle yorulabildiğimi düşünüyordum. jungkook yan taraftan bu hareketine gülerken de kollarımı başımın altına aldım ve gökyüzüne bakmayı sürdürdüm.
"koca bir bebek gibisin taehyung." dedi gülmeye devam ederken. "hemen yatasın geliyor, uygun gördüğün her yere uzanıyorsun." dediğinde başımı çevirip onun gözlerine ve gülümsemesine baktım.
cidden çok güzeldi. jungkook cidden çok güzel biriydi.
gülümseyerek karşılık verdim ona. bakışları kısa bir an kıvrılan dudaklarıma doğru gitti ama hemen geri çıkardı gözlerime.
"ne yapayım, bünyem sürekli oturmayı kaldırmıyor." dedim ve jungkook'a doğru yan döndüm. söylediğim onu daha çok güldürdü. ağzına kesik parçalardan bir kek attığında geriye doğru yaslandı ve bir eline doğru ağırlığını verdi.
"çok güzel gözüküyorsun bugün." der demez bana hızlıca baktı. yanakları anında pembeleşmeye başlamıştı ve bu görüntü fazla güzel gelmişti gözlerime. başını eğdiği için saçları önüne doğru düşerken iki yana sallayıp iyice dağıttı onları.
"sen de öyle." dedi ve öne doğru eğilerek birkaç jelibon attı ağzına.
tam sevgili gibi olmuştuk. takılıyorduk, birbirimize iltifat ediyorduk, aynı evde bile yaşıyorduk. ayrılamaz olmuştuk birbirimizden ve ben bundan şikayetçi değildim.
"taehyung?" dedi sorarcasına jungkook. yine o yumuşak ses tonunu kullanıyordu. ismimi o kadar içten söylüyordu ki bunları daha önce nasıl fark etmediğimi sorguladım anında. gözleri gözlerimdeydi. en içine bakıyordu, içimi görmek istiyormuş gibiydi, daha sakladıklarımı, hislerimi görmek istiyormuş gibiydi.
güneş tepemizde bize parlarken jungkook başka bir şey demeden yanıma doğru uzandı. aramızda oldukça az bir mesafe vardı, onun sıcaklığını hissedebilecek kadar yakınındaydım.
"sence üniversitede nasıl olacak?" dediğinde gülümsememe engel olamadım. suratımda büyük bir gülümseme oluşmuştu ve onun bakışları anında oraya inmişti.
"daha sık gülmelisin." dedi hemen ve bakışlarını tekrar gözlerime çevirdi. "gülerim." dedim sırıtırken. "ayrıca üniversitede de pek bir şey değişmeyecek jungkook." dediğimde derin bir nefes verdi ve düz yatarak gökyüzüne bakmaya başladı.
"jimin olmayacak, belki hepimiz aynı üniversiteyi kazanmayız." dediğinde onun suratında oluşan bu endişeye karşı gülümsedim. "yine herkese, tek tek, fobimi aşılamam gerekecek. bana dokunmamaları gerektiğini söylemem gerekecek." dedi. suratı bozuldu. oldukça endişeliydi ve düşünceleri onu mutsuz etmişti.
"sorun değil jungkook." dedim. "söyleriz, hepimiz, tek tek herkese söyleriz. yeni insanlar tanımaktan korkma, bir şey olmayacak eminim. her şey daha güzel olacak, bunu istiyorsan olacak." dediğimde jungkook bana baktı ve bedenini biraz daha yaklaştırdı bana. bilinçsiz miydi yoksa isteyerek mi yaptı anlayamadım.
"sen peki, sen de iyi olacak mısın?" dedi. tekrar bana doğru döndü. ellerini başının altına doğru götürdü ve çatık kaşlarıyla bana bakmaya başladı. duygusal bir ifade vardı yüzünde.
"olurum." dedim. "emin misin?" dedi tekrar. elimi uzatıp saçlarını okşadım. "olurum jungkook. düşünme artık bunları bak, hava çok güzel." dedim onun dikkatini dağıtmak için, saçlarını da okşamaya devam ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dive into you
Fanfictioninsanlara dokunamayan jungkook ve akustikofobisi olan taehyung. kim taehyung & jeon jungkook| @bennyburnday'e ithafen. ©muudita 2022