"jimin şu notları versene ya deftere geçirivereyim." çapraz sıradan namjoon jimin'e doğru seslendiğinde oturduğum sırada iyice geri yaslandım ve yanımdaki mal jungkook'a değmemeye çaba göstererek bacaklarımı iki yana hafifçe açtım.
"bir gün kendin bir şeyler yapsan ben dişimi kıracağım." dedim namjoon'a doğru kollarımı göğsümde birleştirdikten saniyeler sonra.
"konuşma mal." diyerek jimin'in defterini çekti ve yazmaya başladı.
yeniden jungkook'la oturmaya başlamıştık. yanımdaki kız sırayı fazla kapladığımdan ve hiç konuşmadığımdan sinir olmuş hoseok da jungkook'un aşırı suratsızlığını çekemediğini söyleyip ikimizin yan yana oturmaya devam etmesini, böylece her şeyin çok daha güzel olacağını söylemişti.
"matematik ödevini yaptın mı?" dedi bu sefer de diğer çaprazdan hoseok. başımı salladım ona. "ver, karşılaştıracağım." dediğinde çantamdan çıkarıp eline uzattım.
jungkook'la pek konuşmuyorduk, ona yaptığım şu küçük atlama şakası ve ondan önce olan birkaç olaydan beri aramıza bariz bir soğukluk girmişti. grup mesajlarında da öyle çok atışmıyorduk. pek umursamıyordum bu durumu çünkü tanıştığımız günden beri jungkook'la böyleydik biz.
kısa süre sonra bayan kim derse girdi ve matematik anlatmaya başladı. notlarımı sakince alıyor ve bayan kim'in tahtaya yazı yazdığı kaleminin ritmik sesinin dikkatimi dağıtmaması için çabalıyordum. derin derin nefesler alırken ellerimin titremesine engel olamadım.
sikeyim. ben berbat haldeydim. iyiye gitmiyordum. terapim, bünyemle birlikte bok yolundaydı. terapistim beni denemek için küçük küçük seslerle adım adım beni sınıyordu ama hiçbir fayda etmiyordu ben yine oradan mahvolmuş bir halde çıkıyordum.
derin nefesler almaya devam ederken ön sıradaki kızın içi su dolu metal suluğu yere düştü ve sınıfta büyük bir ses çıkardı. fazlaca irkilip kulaklarımı ellerimle kapattım ve bacaklarımı birbirine bastırdım. kalem elimden düşünmüş sırada jungkook'a doğru bir yol almıştı, kimse beni fark etmiyordu. böyleydi, görünmezdim ben.
"iyi misin?" dedi jungkook yan tarafımdan yumuşak bir ses tonuyla. derin nefes al taehyung. derin derin nefes al.
ellerimi kulaklarımda çekemiyordum hatta o kadar fazla bastırıyordum ki ağrıyordu artık ama çekemiyordum çünkü korkuyordum.
"taehyung?" dedi sorarcasına. "taehyung." dedi tekrar.
hayır, sikeyim, neden böyle oluyordu? iyileşmek istiyordum, sikeyim annemi, babamı sikeyim beni mahvettiler.
"taehyung, sorun ne?" bayan kim'in sesini duyduğumda onun ritmik kalem sesi kesildiği için ellerimi kulaklarımdan hızla çektim ve kendi kalemimi elime aldım. belki de benim en büyük sorunum jungkook gibi fobimi herkese en başta söylememek olmuştu, herkes sonradan yavaş yavaş öğrenmişti ve bu daha da berbat etmişti her şeyi.
"sorun yok." dedim ama vardı. kalbim sıkışıyordu, göğüs kafesimi delercesine atıyordu.
ellerimi saçlarımdan geçirdim ve başımı aşağı eğdim, kalemi tekrar bıraktım, yazamıyordum, ellerim titriyordu.
"taehyung bana bak." diye fısıldadı yan taraftan jungkook. ona baktım yavaşça. gözlerimin içine bakıyordu ve ondan asla beklemediğim, şok olacağım bir şey yaptı. ellerini bana doğru uzattı. onunkiler de tir tir titriyordu ama yine de sol elini saçlarımın tepesine attı ve hafifçe okşadı. "derin derin nefes al. bana bak ve sadece derin derin nefes al." dedi. dediğini yaptım. yavaş yavaş yaptım.
"jungkook." diye inledim. o kadar midem bulanıyordu ki. karnım kasılıyordu, acı çekiyordum resmen.
"ben yanındaydım." dedi, yumuşak sesiyle. ellerini saçlarımdan çekti. ben de kulaklarımdan çektim. geriye doğru yaslanıp bütün ders boyunca derin nefesler aldım ve jungkook'un sakin ses tonunu düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dive into you
Fanfictioninsanlara dokunamayan jungkook ve akustikofobisi olan taehyung. kim taehyung & jeon jungkook| @bennyburnday'e ithafen. ©muudita 2022