𝑩𝒂𝒃𝒂𝒏𝒏𝒆

1.6K 116 27
                                    

"Görüşürüz mikey-kun" dedim mikey'e el sallayarak. Alması gereken kitapları aldıktan sonra Mikey beni hastaneye bırakmıştı. Hastaneye girip asansöre bindim ve babannemin kaldığı odanın bulunduğu kata çıktım. Odaya girdiğim de babannem uyuyordu. Çantamı kenara bırakıp yanına gittim ve elini tuttum...

Eli neden soğuk?!

Eli buz gibiydi ve sanki kanı çekilmiş gibiydi. Başımı ğösüne dayayıp  kalp atışını duymaya çalıstım.

Yok...
Duyamıyorum!!

Aniden başımı kaldırıp, geri adım atarken ayağıma takılıp yere düştüm.

Ö-ölmüş mü?

Bana yıllar gibi gelen bir kaç saniye sonra ayağa fırlayıp kolidora koştum ve yardım çağırmak için bağırdım. 3. Bağırışım da bir doktor ve hemşireler koşarak geldi ve içeri girip bir şeyler yapmaya başladılar. Bense sadece kapıdan izlemekle yetindim. İçeri giremezdim... doktor ve hemşireler bir süre daha uğraştıktan sonra durdular.

Neden durdular?

Doktor saatine baktı ve bir şeyler söyledi. Bir hemşire ise babannemin ayak ucunda duran masada ki dosyaya bir şey yazdı.

N-ne yapıyor onlar?
Neden durdular?
Babannem...

Doktor üstüme doğru geldi ve önümde durdu.

"Üzgünüm. Hastayı kaybettik."

K-kaybettik?!!
Hayır. O ölemez.

"N-neden? Hani iyiydi? Hani iyileşiyordu?" Diye sordum dolan gözlerim akmasıyla.

"Belli ki sol kolunda ki yanık damara kadar etkilemiş ve kalbe zarar vermiş. Başka bir açıklaması olamaz. Üzgünüm..." dedi ve yanımdan geçerek beni arkasında bıraktı.

Benim asıl evim şimdi yanmıştı...

ф ф ф ф

Nana'nın ağzından;

"Evet evet hallettim ben o işi merak etme."

"..."

"Önemli değil. Sonra Görüşürüz."

"..."

Okuldan bir arkadaşım eski sevgilisi ve eski sevgilisinin şuan ki sevgilisini ayırmam için yardım istemişti ve bende ona yardım etmiştim. Evet yapacak o kadar işim varken ben insanları birbirinden ayırıyorum.

"Nana böceği, in lan yatağımdan!" Diye bağırdı ablam bir anda.

"Ne bağırıyorsun ya?! İyi ki iki dakika uzandık yatağında."

"Yaklaşma benim yatağıma. Yeter tüm eşyalarımı sahipleniyorsu- bir dakika o kolye benim mi?" Dedi boynumda ki kolyeyi göstererek.

"Yoo bende aynısından almıştım."

"Çıkar lan kolyemi. Sana kaç defa diyeceğim benim eşyalarıma dokunma diye." Ablam boynumda ki kolyeyi çekiştirmeye başladı. Ama kopmasın diye nazik davranıyordu.

"Uff tamam bırak çıkarıyorum." Dedim. Ablam kolyeyi bıraktığında, kolyeyi çıkarıp avcunun içine koydum.

"Al yemedik." Dedim ve odanın çıkışına doğru yürüdüm.

"LAN YEMEDİN MADEM NEDEN BONCUKLARDAN BİRİDE DİŞ İZİ VAR?!!" diye bağırdığında koşarak mutfağa, annemin yanına indim.

"Nana ne bu gürültü? Yine ablanla kavga mı ediyorsun?"

"O başlattı."dedim peşimden gelen sinirli ablamı göstererek.

"Ben mi başlattım?!! Anne söyle şu böceğe eşyalarıma dokunmasın."

"Kardeşin hakkın da doğru konuş! Hem olsun ne olacak yemedi ya."

Şey...

"Yemiş!"

Afiyet olsun bana.

Annem ablamı sakinleştirmeye çalışırken zil çaldı. Dış kapı hemen mutfağın dibinde olduğu için kapıyı açtım. Karşımda gördüğüm kişiyle ilk başta şaşırdım. çünkü karşımda yağmurdan dolayı sırılsıklam olmuş bir mei duruyordu.

"Mei!! Ne oldu sana? Üşüteceksin." Dedim. Mei kötü gözüküyordu. Babannesine bir şey olmuş olabilir mi?

"Nana babannem..."

Tahmin ettiğim gibi. Babannesine bir şey olmuş.

"Mei içeri geç üşüteceksin." Dedim ve onu içeri çektim. Ona kuru kıyafetler verdim ve bana ne olduğunu anlattı. Babannesi ölmüş... onu ilkokuldan beri tanırdım. Bildim bileli de hep Babannesine farklı bir bağ ile bağlıydı. Onun tek ailesi babannesiydi... onun ölümü onuda öldürmüştü. Bırak hareket etmeyi, Şuan zar zor konuşuyordu...

"Mei, gel ben sana yatak hazırlayayım uyu sen. Yorgun gözüküyorsun." Dedi annem. Mei bir şey demedi. Mental olarak çökmüştü. Annem ablamın yatağını ona hazırladı ve mei'yi oraya yatırdık. Ablam ise annemle yatıyordu. Mei'nin uyuması uzun sürmemişti. hemen uyuyakalmıştı.

Arada  bir kaç hafta geçti ama mei hala aynıydı. Hiç değişmemişti bu yüzden okula da gidememişti. Hatta annem onun için bir psikolog bile ayarlamaya çalışıyordu. Ama hiç bir işe yaramazdı çünkü mei ruhunu kaybetmişti.

"Selam" arkamdan gelen ani sesle arkamı döndüm. Karşımda benden bir kaç cm uzun sarı saçlı bir çocuk duruyordu. O bu sınıfa gediğinden beri mei'nin yanında oturan çocuktu.

"Ödümü kopardın sen kimsin!"

"Sen mei-chin'in arkadaşısın değil mi? Mei-chin nerede? Gelmiyor kaç gündür okula." mei'nin başına gelenleri ve şuan ki durumunu ona anlattım.

"Mei şuan nerede biliyor musun?"

"Evet benim evim de kalıyor."

"Çıkışta beni yanına götürebilir misin?" Çıkışta isminin mikey olduğunu öğrendiğim çocukla eve döndüm. Eve geldiğim de mei mikey'in yanına gitti  ve evin önünde konuşmaya başladılar.

Yazarın ağzından:

"Başına gelenleri duydum." Dedi mikey. Mei cevap vermedi. Başı hâlâ yere eğikti ama mikey'i dinliyordu.

"Ne hissettiğini anlayabiliyorum... aileni kaybetmenin nasıl bir his olduğunu..." mikey kısa bir süre durup sonra konuşmaya devam etti,

"Ama üzülme. Sen yanlız değilsin. Ben varım." Mei, mikey'in dediği şeyle başını kaldırıp mikey'e baktı.

"Nana var. Onun ailesi..." mei'nin gözleri parlamıştı.  Mikey haklıydı. O yanlız değildi. Onu seven ve merak eden Arkadaşları vardı. Ne olursa olsun daha ölmemişti.

"Teşekkür ederim mikey." Dedi. Gözüne dolan yaşların akmasına izin vermedi.

𝑰 𝑪𝒂𝒏 𝑵𝒐𝒕 𝑳𝒊𝒗𝒆 𝑾𝒊𝒕𝒉𝒐𝒖𝒕 𝒀𝒐𝒖//𝓢𝓪𝓷𝓸 𝓜𝓪𝓷𝓳𝓲𝓻𝓸Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin