Yazardan;Hermione yere çökmüş ağlıyordu. Ağlamaktan nefret ediyordu ama yanında kardeşi saydığı arkadaşları olunca, ağlamaktan çekinmezdi.
“Onu öldüreceğim! Ne kadar uyarsam da olmuyor! Sürekli ben ve Ron hakkında saçma sapan şeyler söylüyor!”
O sırada içeri Ginny girdi.
“Ben onun hakkında böyle şeyler söylesem-
“Hey, biliyor musun Hermione, Malfoy bir erkek. Ve erkekleri en kötü şekilde aşağılasan da bana mısın demez.”
“Hayır Ron. Ben onun damarına en iyi nasıl basılır biliyorum.”
“Herm hayır! O buna değmez!”
“Ginny, bunu bana en son Ron söylemişti ve aptal gibi dinlemiştim. Ama artık büyüdüm ve aptal değilim! BIRAKIN BENİ!!”
“Gin,bırak gitsin. Onun için üzüldüğünü biliyorum ama buna hakkı var. Malfoy’un o söylediği, hıh... pek de kaldırılacak bir şey değil. Ve Hermione uzun süredir katlanıyor.”
Ginny üzgün bir şekilde nefesini vererek teslim olurcasına kafasını salladı. O sırada Ron çoktan Hermione’nin arkasından gitmişti. Harry, Ron’u kolundan tutup onu durdurdu.
“Ron, bırak karışma. Onun şuan Malfoy’a her şeyi yapmaya hakkı var.”
“Ama ona zarar verir-
“Veremez. Hermione’nin düelloda ne kadar usta olduğunu biliyorsun. Bırak.”
“Hıh...Peki...”
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Hermione bir hışımla zindanlara doğru ilerledi. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. Derisinin altından gelen sinirler, onu deliye döndürüyordu. Şansına kapının önünde birinci sınıf bir Slytherim yakalayıp asasını ona doğrulttu.
“Kapıyı aç. HEMEN!”
“Sen ne hakla-
“SANA. HEMEN. DEDİM!”
“Safkan.”
“HEPİNİZ KÜSTAH BİR PİÇSİNİZ!!”
Hışımla Erkek Yatakhanesi’ne daldı Hermione. O sırada içeride küplere binmiş Draco, onu sakinleşirmeye çalışan Blaise ve onların bu haline gülen Theo’yu gördü.
“Ne o Malfoy, böyle hakaret etmeyi baban mı öğretti?”
“Sen- buraya nasıl girdin?”
“Dediğim gibi beni hafife alma Malfoy!”
“Siktir olup git burdan!”
“Hah! Kaçmayı da babası da öğretmiş! Gördünüz mü Theo ve Zabini?!”
“Hey,Granger. Babası hakkında konuşmamanı öneririm.”
“Sen sus Zabini. Kimse karışmasın!”
“Bırak, Blaise.”
Theo’nun dediğinden sonra geri çekildi Blaise.
“Ne o Malfoy? Sustun. Ah, tabii susmayı en iyi sen bilirsin. Sonuçta sevgili malikanende Ölüm Yiyen toplantıları yapılırken de susmak zorunda kalmıştın. Bünyen alışkındır-
“Kes.sesini.”
Dişlerinin arasından çatal bir sesle konuştu Draco. Canı yanmıştı. Bunu başka biri söylese sinirlenirdi fakat Hermione söyleyince, canı yanmıştı...
“ Verecek cevabın mı yok? Neden? Sevgili Lord’un sana soru sorunca böyle susabiliyor muydun? Sana nasıl Crucio atmıyordu? SENİN SEVGİLİ TEYZEN, BEN DOĞRULARI SÖYLESEM BİLE BANA CRUCİO ATTI! HANİ ŞU HAVALI OLDUĞUNU SANARAK BANA SÖYLEDİĞİN ‘BULANIK’ KELİMESİ VARYA, ONU KOLLARIMA KENDİ ELLERİYLE KAZIDI!!”
Bağırmaktan kıpkırmızı olmuştu. Draco ise, onun yüzüne bakamıyordu. Ellerinin titrediğini hissetti. Kolay kolay ağlamayan Draco’nun, şuan gözleri dolmuştu.
“Gördün mü?” Hermione’nin sesi çatallaşmıştı. Sesi o kadar kısılmıştı ki, Blaise ve Theo zor duyuyordu. “Nasıl bir hismiş, gördün mü? Aşağılanmanın, hakaret edilmenin, acı çekmenin nasıl bir şey olduğunu gördün mü?” Draco’nun gözleri hala yerdeydi. Kızın acı dolu yüzüne bakmaktan kaçınıyordu. Ama kızın, onun ta gözlerinin içine baktığını hissedebiliyordu. Kötü bir şey söylememek için dilini hafifçe ısırdı Draco. Gerçi, hiç iyi bir şey söylemedi ki...
Hermione pes edip dolan gözlerini kapattı ve birkaç damla akıttı. Sonra yavaşça titreyerek ağlamaya başladı. Yere çöktü. Bunu gören Theo, öne doğru atılıp kıza sarıldı. “Tamam, o boktan günler geçti. Ama kendime gelmek için birilerini bana Crucio lanetini atmalarını isterdim doğrusu- Ahh!” Hermione’nin göğsüne attığı yumrukla irkildi. “Susmazsan ben sana atmaktan hiç çekinmem!”
O sırada Draco odadan çoktan ayrılmıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Hızlıca şatodan ayrıldı Draco. Donmaya yüz tutmuş Karagöl’e gitti ve bir banka oturup, daha demin yaşanan olayı beyninde tartıyordu. Canı yanıyordu fakat bu kesinlikle Hermione’nin Ölüm Yiyen’likle ilgili söylediği şeylerle ilgili değildi. Bu... Başka bir şeye canı sıkılmıştı fakat çözemiyordu. Belki...Belki de Hermione’nin haline? Düşündüğü anda bu düşünceyi yok etmek için kafasını iki yana hafifçe salladı. Omzunu tutan elle irkildi. Pansy. Her zaman yanında olan az dostlarından biri.
“Neyin var Draco?”
“Anlatmak istemiyorum. Blaise veya Theo’ya sor. Onlar anlatır.”
Pansy anlamadı. Biraz soğuk gibiydi sanki. Ah, bir Malfoy’du o, tabii ki soğuk olacaktı. Onaylar anlamında başını sallayınca, Karagöl’den ayrıldı Pansy. Arkadaşını yalnız bıraktı çünkü belli ki bir derdi vardı. Şimdi Draco Karagöl ve kafasındaki düşüncelerle başbaşa kalmıştı...
____________________
Eveeet yeni bölüm geldi! Sizce Hermione ne yapıyor? Yorumları alayımm.↘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dramione | Oda
FanfictionGözleri faltaşı gibi delirircesine açılmış ve her sözcük arasında durakladığında adımlarını bana doğru getiriyor ve bana daha çok yaklaşıyordu. Nefesi benim yüzüme çarpacak kadar yakınlaştığında, işaret parmağını uzatarak beni gösterecek şekilde bil...