[Kızlarım selam. İnanılmaz klişe oldu ama yine de diyalogları hoşuma gittiğinden dolayı silip yeniden yazmadım. Bu arada bölümün sonlarına doğru medyayı izlemenizi öneriyorum. Bölüm şarkısı olarak da dandelionnx 'un önerisiyle Müslüm Gürses-Nilüfer dinleyebilirsiniz. Saudade-Son Dans 'a da bir şans vermelisiniz<3]
Sabahın çok, gerçekten çok erken saatlerinde evime yorgun argın girdiğimde, sessizce kapıyı örttükten hemen sonra dünden bu yana üzerimde olan tatlı yeşil tonlarındaki gömleğimin düğmelerini sırayla açıp, ardından gömleğimi omuzlarımdan aşağı süzedururken, kendi odama gitmeyi reddederek Bora'nın odasının önünde durdum ve gözlerimi yatağın üzerinde sarmaş dolaş uyuyan ikilide gezdirdim. Taehyung bizim evimizde kalmıştı çünkü yetiştiremediğim seramik tabakları bitirebilmek için sabaha kadar çalışmıştım ve o da yokluğumu fırsat bilerek Bora'yla beraber burada kalmıştı. Oğluma bakacak kimsenin olmayışından değildi burada kalışı. Dediğim gibi yokluğumu fırsat bilmişti ve bunun yegâne nedeni; içindeki hisleri itiraf ettiği, benimse bizden hiçbir şey olamayacağını söylediğim günden beri -yani neredeyse iki aydır benden köşe bucak kaçması, benden kaçtıkça da anneannesinde geçirdiği tatili bitirip Mokpo'ya geri gelen oğlumu sık sık görememesiydi ki sırf bu nedenle benim evde olmadığım günler "ben Bora'yla kalırım." bahanesinin arkasına sığınarak onu okuldan alıp eve geliyordu. İşte dün mesaiye kalacağımı öğrendiğinde de aynısı olmuştu. Günlerden cumaydı ve Bora'yı yeni yeni başladığı okulundan gidip almış, tüm geceyi onunla geçirmişti. Şimdi beraber çocuk odasında, aynı yatağın içinde eşit soluklar alarak uyumla uyuyorlardı.
Kapıdan bakınca ikisinin de yüzünü değil, hava sıcak olduğundan dolayı yarı çıplak haldeki sırtlarını görüyordum, zaten odaya girmemi zikreden aklımı dinleyerek oraya adımlamamın yegâne nedeni de buydu; onların yüzünü görebilmek.
Birkaç adımla eşiyi aştığımda yatağın diğer tarafına geçmeden biraz evvel gözlerim Taehyung'un boydan boya siyah yıldızlarla dolu esmer pürü pak sırtına takıldı ki bu benim dudaklarımda taptaze bir tebessüm uyandırıverdi ve evet, siyah yıldız. Daha çocukken, sırtına saçılmış iri benlerini kusurdan sayıp çıkartamazdı tişörtünü insanların yayında. Bense lise dönemlerimizde bunu anca fark edebilmiş, kusur saydığı benlerine siyah yıldız diye seslenmiştim. Pek hoşuna gitmişti ondan sonraları. Şimdi neredeyse varlığını unuttuğum o benlerini karşımda tekrar görünce, bana da eskiyi yad etmek düşmüştü sanki. Dudaklarımı dişlerimle ezip yavaşça çektim irislerimi teninden ve onları, Taehyung'un kolları arasında uyuyan oğlumun üzerine düşürdüğümde az evvelki tebessümüm daha çok büyüyüverdi. Yeterince tombul sayılabilecek kolunun üstüne başını koymuş, sıcaktan terleyen saçları alnına dökülmüştü; Taehyung'da görüp çok beğendiği ve kendisine aldırdığı minik inci küpesine vuran güneşin ışıltısıyla da öyle güzel duruyordu ki bebeğim; şahane, demekten alamamıştım kendimi. İkisi beraberken tanrı şahidim ya yalan söyleyemem, gerçekten şahane görünüyorlardı hatta sadece yan yana uyuduklarında değil, Taehyung ile beraber denize gittiklerinde de, o gece Bora üşütüp ateşlendiği vakit Taehyung başucundan ayrılmadığında da, birinci sınıfa başlamadan haftalar evvel zorlanmaması için ona alfabeyi öğretirken de, ilk uçurtmalarını beraber uçururken de çok güzellerdi ve yeminler olsun oğluma karşı bu kadar ilgili olmasının nedeni beni hâlâ seviyor oluşu değil; sahip olduğu saf şefkati ve saf masumluğuydu. Öyle ki yerinde başkası olsaydı oğlumu böylesine sevemeyebilirdi zira aramızda geçen son konuşmamız üzerine bana kin dahi besleyebilirdi. Oysa Taehyung böyle biri değildi ve bu, onda en çok beğendiğim özelliğiydi. Hayır kesinlikle sessiz kalışından yahut diline gelen tüm sözleri söylemek yerine ağzının içini kanata kanata o sözleri çiğneyip yutmasından bahsetmiyorum. Kinsizliği işte. Yanımızda kalışı. Anlayışla karşılaması...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
saint serce ✓
FanfictionSeni değil, yalnızca seninleyken bulduğum o şeyi istiyorum. Hiçbir aynadaki, hiçbir sudaki yansımamı sevemiyorum senin irislerinde kendimi gördüğüm gibi. Hiçbir gözün içine bakıp da beğenemiyorum kendimi. Bana bakan gözler hissettirmiyor senin gibi...