[Medya: Lea Castel- Amour a la haine]
Bir çarşamba akşamıydı, işten henüz çıkmış, evime dönüyordum. Hemen sıcak suyla banyo yapmak, sonrasında bir güzel uyku çekmek istiyordum. Bu sebepten, içeri girer girmez tişörtümün eteklerinden tutarak üstümdeki fazlalıktan kurtuldum fakat kendimi banyoya atmadan saniyeler evvel, en son dağınık bıraktığıma emin olduğum oturma odasını gayet de, hatta öncekinden de derli toplu buldum ki bu manzara yüzümde hemencecik, ince bir tebessüm oluşturdu. Evimin toplu olmasından kaynaklanan bir gülüşten ziyade kim tarafından toplandığını bilmekten ve bedeni yanımda değilse bile varlığını etrafımda hissetmekten kaynaklanıyordu bu gülüşün asıl sebebi. Hiçbir şey de bununla sınırlı değildi.
Her işten çıkıp eve geldiğimde bütün odalar havalandırılmış oluyordu ya da mutfakta hazır yemeklerden buluyordum ve tanrı şahidim olsun ki bunları ondan ben istemiyordum. Aksine, Taehyung Seokjin'in yanına taşındığından beri, yani nereden baksanız yedi aydır tek başıma yaşadığım için, 'arada sırada bana uğrayabilirsin' diyerek verdiğim yedek anahtarla eve girip toparlamak isteyen, kışa yaklaştığımızdan dolayı ben eve gelmeden odaları havalandıran, sonra da etraftaki soğuğu kırsın diye petekleri yakan kendisiydi. Bunu bıkmadan, haftada dört kere tekrarlıyordu, Yoongi. Belki amacı kendini affettirmekti, belki değerli hissettirmek, bilmiyorum. Bu konuda pek bir fikre sahip olduğum da söylenemez ancak yaptıklarının beni mutlu ettiği su götürmez bir gerçek. Yine o günlerden birinde, o zaman diliminin içinde evimi derli toplu gördüğümde dudak kenarlarımda oluşan aptal ince bir sırıtışla banyomu yaptım. Üzerimi giyinip yatağıma uzandım. Her zaman olduğu gibi ufak tefek düşüncelere bıraktım kendimi ki o esnada kapımı tıklattı biri. Gelenin kim olduğunu bilmiyordum ama hissediyordum. Sanki ondan başkası evime gelemezmiş gibi çalan her kapının ardında onu beklediğim için kendime kızıyordum arada ama ne yapayım, sahiden de öyle oluyordu. Açtığım kapıların arkasından hep o çıkıyordu.
Şimdi de gelen kişinin kim olduğunu hissedercesine aceleyle yataktan doğruldum. Banyodan sonra ayaklarıma çektiğim, sürekli üşütüyorum diye annemin satın aldığı saçma sapan patiklerle, üstümde babamın kaç yıllık olduğunu bile bilmediğim bir hırkayla ve yüzümdeki sıcak su kırmızılığıyla açtım kapıyı. "Yoongi?" dedim sanki hiç beklemiyormuş gibi. "Merhaba." diye yanıtladı beni. Elindeki poşetleri gösterdi. "Bugün eve yemek bırakmamıştım. Beraber yapar yeriz diye düşündüm. Gelebilir miyim?" Böyle bir teklif beklemediğimden, şaşkınlığımı gizleyemedim ve "Elbette." diyerek eşikte yer açtım ona. "Geç içeri."
Beni dinleyip mutfağa geçti, Yoongi. Tezgaha birkaç balık çeşidi dizerken, "İstersen sen otur, ben şimdi hallederim." dedi. "Tabii ki oturacağım." diye söylenerek sandalyeye oturdum, bacaklarımı karnıma kadar çektim. "Bu saatte evime gelip yemek yapmak isteyen sensin."
Aslında bu bir bahane. Yoongi yemek yaparken onu bir köşede seyretmeyi seviyorum çünkü ister istemez yüzünün aldığı şekillerin tatlılığını, kendi kendine yapacaklarını sıralarken sesli sesli konuşmasını, yanlış yaptığında ya da yemeği yaktığında çaktırmadan yok etmeye çalışmasını izlemek zevkliydi. Tüm bunların yanında, benim absürt giyimimin aksine son zamanlarda vücut çalıştığını belli edene kadar vücudunu sarıp üstüne yapışan siyah boğazlı kazağıyla mutfağıma öyle bir yakışıyordu ki, eğer yemek yapmak için ben de mutfağa girersem pek çok şeyi izlemekten mahrum kalacağımı biliyordum. Pekala. Benim cevabımı duyduktan sonra, hiç dert etmeden kazağının kollarını katladı. Ustalıkla temizledi getirdiği balıkları. "Hyejin'in doğumuna çok az kaldı." dedi yeni bir konu açmak üzere. "Namjoon artık baba oluyor. Meşgul olacak. Seokjin ve Taehyung da karşı daireden taşınıyor. Hoseok desen çok sıkı şekilde çalışıyor. Programı yoğun. Jimin'in nerede olduğunu bilmiyoruz, her gün yeni ve başka şeyler deniyor biliyorsun. Peki senin hiç planın yok mu?"
![](https://img.wattpad.com/cover/262773606-288-k110752.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
saint serce ✓
FanficSeni değil, yalnızca seninleyken bulduğum o şeyi istiyorum. Hiçbir aynadaki, hiçbir sudaki yansımamı sevemiyorum senin irislerinde kendimi gördüğüm gibi. Hiçbir gözün içine bakıp da beğenemiyorum kendimi. Bana bakan gözler hissettirmiyor senin gibi...