Haftanın iki günü buluşarak aile yemeği yediğimiz masalardan birinin etrafına sığışadururken benden hayli uzakta kalan Bora'yı yanıma oturması için çağırmıştım ki o da hiç itiraz etmeden masanın diğer ucundan kalkıp gelmiş, küçük parmaklarıyla tutunarak çıktığı sandalyeden aşağıya doğru bacaklarını sarkıtarak oturmuştu ve o oturduğu vakit ben de sandalyesini masaya doğru iteklemiş, akabinde tabağına babaannesinin hazırladığı yemeklerden dolduruvermiştim.
Yıllardır süregelen; bizi bir arada tutabilmek için büyüklerimizin başlattığı geleneklerdendi aile yemekleri zira ben Daegu'ya taşındıktan sonra dahi devamlılığını sürdürmüştü çünkü doğup büyüdükleri bu mahallede, anne ve babalarının evinde toplanarak aynı çatı altında oturmak herkesi güvende hissettiriyordu. Yine o günlerden birinde, Seokjin'in ailesinin evindeydik fakat Seokjin bize biraz geç katılmıştı ve bunun yegane nedeni içeri girerken sıkı sıkıya tuttuğu hediye paketi gibi görünse de aslında Eun'un yanından döndüğünü şu masada oturan insanlar arasında benden başka fark eden yoktu. Benim anlamamı sağlayan şeyse dişlerinin sıkılığı, yüzünün asıklığıydı; bugün Bora'nın doğum günü olduğundan dolayı oraya uğramıştı.
Ellerini yıkayıp sofra oturduğu sırada annesi ona temiz tabak verirken, onun gözleri Bora'yı aradı çünkü çok, gerçekten çok büyük bir masadaydık ve epey uzağımızda kalmıştı. Arandığı gözleri en nihayetinde oğlunu bulduğunda ışıl ışıl oluverdi. Asık yüzü anbean değişti, yerini tebessüme bıraktı. Bu âna şahitlik etmek istemeden de olsa dudaklarımı yukarı kıvırmama neden olmuştu. Fark ettiğimde bakışlarımı zoraki üzerinden çektim, önüme döndüm. O gelmeden dokunamadığım tabağıma, kalan son bezelyeli yemekten doldurdum. Tam yemeye başlayacaktım ki koluma dokunup bana ithafen "Hyung, bana da biraz bezelye koyabilir misin?" diye soran Bora'ya dönüp sessizce "Bebeğim başka kalmamış ama ben zaten bezelye sevmiyorum. Chopsticklerim temiz, tabağına bırakabilirim." dedim ve benim tabağımdan onun tabağına tek tek taşırken bezelyeleri, neden bilmiyorum tekrar Seokjin'e kaydı bakışlarım. Onu, onca kalabalığa rağmen sadece oğluyla ben varmışım gibi ikimizi yıldızlı parlayan gözleriyle izlerken bulduğumda gözlerini kırpıştırıp minnettarlığını sundu bana. İçim daraldı, öleyazdım.
Akşam yemeği bir şekilde geçip gittikten sonra büyüklerimiz Bora'yla oynayadursun; ben ve Jimin, Jungkook ile Hoseok'un masayı toparlayıp mutfağa getirdiği bulaşıkları makineye dizerken elindeki son bardağı tezgaha bırakan Jungkook sinirle "çok az kaldı, cidden Yoongi'nin ağzını burnunu kırmama çok az kaldı." diye söylendi. "Neden?" diye sordu Jimin meraklı bir tavırla.
"Hiçbir nedeni yok öylece durması bile sinirimi bozuyor."
"Bir şey olmuş belli." dedim onlara katılarak. Jungkook'un dargın ya da üzgün değil, kesinlikle öyle değil; tarifsiz yorgun sesini hissettim.
"Tam diyorum ki bitti, daha ne yapsa acıtamaz canımı, tekletemez kalbimi ne bileyim ağlatamaz beni; sonra bir geliyor bakıyor gözlerimin içine; evet biliyorum ben onun hiçbir şeyiyim ama yahu işte bakınca öyle zannediyorum, bir şeyiyim ben onun." Sakince nefes aldı. "Düşüyorum, kaldırıyor ama yaralarımı temizlemiyor. Laf atıyorum, dinliyor ama karşılık vermiyor. Bana bakmıyor ama başkasına bakmama da izin vermiyor."
Jungkook'un hızla söylediği cümlelerin peşine Jimin'in "Zannederim ki mevzu son dediğin üzerine." sorusuna binaen evet diyerek onayladı Jimin'i. "Namjoon'un nişanlısı, Yoongi'yi biriyle tanıştırmak istiyormuş. En kötüsü ne biliyor musunuz, o benim olduğum tarafa bile bakmazken bıktım artık sadece ona bakmaktan ve önüme bakamamaktan."
Üçümüz de sessiz kaldık. Ben makinenin kapağını kapatıp düğmesine basarken içeri Seokjin girdi ve Bora'dan sakladığımız pastayı çıkarttı. "Çocuklar siz içeri geçin." dedi, gözleri Jungkook ve Jimin'in üzerindeydi. "Taehyung sen benimle kalır mısın?" Hevesli davranmamaya dikkat ederek başımı aşağı yukarı salladım, sakince Jungkook'a doğru dönünce "Lütfen bu gece olay çıkartma!" diye onu bir güzel tembihledim. "Bora'nın doğum günü rezil olsun istemiyorum." Huysuzca "Bora senin yeğeninse bizim de yeğenimiz, Taehyung." diye homurdandı. "Merak etme onu üzecek ya da korkutacak bir şey yapmam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
saint serce ✓
FanficSeni değil, yalnızca seninleyken bulduğum o şeyi istiyorum. Hiçbir aynadaki, hiçbir sudaki yansımamı sevemiyorum senin irislerinde kendimi gördüğüm gibi. Hiçbir gözün içine bakıp da beğenemiyorum kendimi. Bana bakan gözler hissettirmiyor senin gibi...