5

38 10 28
                                    

"Artık dayancak gücüm kalmadı. Rüyamda o adamı görmekten öylesine bıktım ki. Rüyama girip her şeyi yok etmesinden. Yıllardır görüşmüyoruz belki evet. Yine de rüyalarıma girip gece yarısı beni ağlatmaya yetiyor.

Yoruldum artık. Ölmek istiyorum. Babam olacak o adamdan dolayı mı bilmiyorum. Geçmişimin ne kadar zor olduğunu biliyorsun Özgün. Annemin kardeşlerimin çektikleri zorlukları biliyorsun.

Hep bir aile fotoğrafımız olsun istediğimi biliyorsun zaten. Bir tane ya, lanet olsun bir fotoğrafımız dahi yok ya. Hayatı yalan olmuş olan bir adamın oğluyum ben. Kimse bilmiyor Özgün. Kimse anlamıyor beni.

O kadar istedim ki o adamın karşısına geçip ben senin değilim annemin çocuğuyum diyip annemi yanıma çekmeyi, cidden istedim. Fakat annem dayanamadı. Kardeşlerimi de alıp defolup gitti. Güvendiğim, ailem dediğim tek insanlar ya. Siktiri çekip gittiler resmen. Onların ölüm haberini aldığım zaman, o zamanı unutamıyorum.

Uyuyamıyorum. Üzerinden yıllar geçmesine ragmen. Kimse bu olayları doğru düzgün bilmiyor. Kimseye anlatamıyorum Özgün. Sanki bir kusurmuş gibi. Annemin önce kardeşlerimi sonra kendini öldürmesi benim suçummuş gibi. Babamın bir şerefsiz olması benim sorunummuş gibi. Ben suçsuzum Özgün.

Bunu kabul etmek niye bu kadar zor ben anlamıyorum. Kelimelerle derken yüreğim neden diyemiyor. Ben anlamıyorum. Sikik hayatta bir bok anlamıyorum zaten. Her kavramı ayrı ayrı düşünüyorum. Her duyguyu en ince ayrıntısına kadar içsellestiriyorum. Bütün hissettiklerimle çizim yapmaya çalışıyorum. Boyalarla kendimi renklendirmeye çalışıyorum. Dansla öfkemi, üzüntümü yok etmeye çalışıyorum. Kendimi bitirmeye çalışıyorum.

Hayatı hissetmek istiyorum. Yaşamak istiyorum. Sadece yaşamak. Normal şeyler düşünmek istiyorum. Mutlu olmak istiyorum. "
______________

"Hey Hyunjin hyung!"
"Jeongin, ne işin var burada?"
"Geçen bu atölyede derse girdiğini gördüm geçerken uğrayayım dedim."
"İyi yapmışsın, otursana."
"Oturayım, ne çiziyorsun hyung?"
"Solmuş cicekleri."
"Neden solmuşları çiziyorsun ki? İlerde canlı çiçekler var."
"Solmuşlar daha güzeller. Her tarafında bambaşka bir anı görürsün. O anılarda, yaşadığı acıyı, mutluluğu, gözyaşlarını dahil görürsün. Sandığından ve umduğundan daha güzel şeyler bulursun. Canlılar ise daha çaylaktır. Yeni doğmuş bebek gibi düşün. Dünyaya geldiği için mutlu fakat yaşayacağı seylerden haberdar olsa geldiği için lanet okurdu. Hem nasıl olsa onlarda kuruy-"

Hyunjin yanağında hissettiği elle konuşmasını yarım bıraktı. Jeongin eliyle yanağından akan gözyaşını siliyordu, gözleri dolu biçimde.

"Ağlama hyung. Ne olursun ağlama."
"Hey hey Jeongin. Tamam ağlamıyorum güzelim. Sende ağlama tamam mı? Bak geçti gülüyorum."
"Gözlerin hyung, onlar çok acı cekiyorlar. Ne oldu hyung?"
"Hiçbir şey olmadı sadece bir anda duygusallaştım."

Jeongin uzun bir süre Hyunjin'in gözlerine baktı. Hyunjin ise o sıra elini Jeongin'in boyası akmıs sarı saclarında gezdiriyordu.

"Saçlarını boyamalısın Jeongin."
"Sen boyar mısın?"
"Nasıl yani?"
"İstediğin renge boya saçlarımı. Hatta hemen şimdi kalk hadi. Boya almaya gidelim. Hem moralimiz düzelir, değişiklik olur hadi."
"Dur şu üstümü değiştireyim her yerim boya."
"Bir şey olmaz hyung hadi kalk."

İkili Hyunjin'in evine gülerek girdiler. Renk seçmek onlar icin biraz zor olmustu. Fakat en sonunda ikisi de karar vermisti. Jeongin zorla Hyunjin içinde boya almıstı.

Hyunjin, Jeongin'e giymesi icin eski bir sweatini vermisti. Jeongin'in üstüne büyük geldiği icin kollarını içine cekerek etrafta dönüyordu. Hyunjin ise boyaları hazırlıyordu.

"Jeongin hadi çocuklasma da boyayalım saclarımızı."
"Tamam, tamam koştum geliyorum."

İlk başta Jeongin'in saçlarını boyadılar. Hyunjin bu işte başarılı olduğunu düşünüyordu fakat Jeongin ikide bir yanlış yaptığını söyleyip dalga geçiyordu. Jeongin'in isi bitince Hyunjin'in sacını boyamaya başladılar. Fakat daha sonrasında Jeongin üşendiğini ve saçını yıkamasını bahane ederek lavaboya girmişti.

Jeongin lavabodan çıktıktan sonra masmavi olmus saclarıyla Hyunjin'in karşısına çıkmıştı.

"Çüş Jeongin taş gibi olmuşsun."
"Hadi sende yıka seni sarı saclı merak ediyorum."

Hyunjin daha fazla beklemeyip saçlarını yıkadı hızlıca. Aynanın karşısına geçince bir garip hissetti. Sanki kendisi değilmiş gibi. Daha sonra kapı tıklanışını duydu.

"Hyuuuungg yıkadın mı hadi çık artık!!"
"Tamam tamam çıkıyorum hazır mısın."

Hyunjin kapıyı açıp mavi saçlı çocuğa baktı.
"Ee nasıl olmus?"
"Sen kimsin? Benim Hyunjin hyunguma ne yaptın?"
"Ya beğenmedin mi? Sanki başka birisi gibi olmuşum değil mi? Ay ben beğenmedim Jeongin, geri siyah yapalım."
"YA NE SAÇMALIYORSUN YA AŞIK OLDUM RESMEN, DALGA GEÇİYORUM SENİNLE."
"Emin misin bak kötüyse söyle."
"Ya saçmalama off."
"Tamam ya demedim bir şey ."
"O zaman ben eve gidiyorum geç oldu zaten, moralleri de yerine getirdiğimize göre başka bir görevimiz yok."
"HAYIR VAR."
"Neymiş?"
"Bugün benle uyusana."
"Ne?!"
"Ya işte zaten sende dedin geç oldu. Hadi Jeongin ne olur?"
"E iyi olur bana da yol masrafım olmaz."
"Vay alçak bunu bekliyormuş resmen."
"Tabi oğlum."

İkili gülerek yatağa girdiler ve birbirlerine hayatlarıyla ilgili sorular sorup, uyudular. Geriye kalan tek şey yanaklarda kalan kurumuş gözyaşlarıydı.

Solan cicekler bazen üzücü anlamlar tasıyabiliyor Özgün.

ÖZGÜN / HYUNİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin