10

28 9 9
                                    

"Sevgili Özgün
Bugün yaşadıklarım , dün yaşadıklarımın yanında çok garip kalıyor. Dün sana yazdıktan sonra kendime gelmekte güçlük cektim.
Daha sonrasında Jeongin geldi. Onu çağırmıştım film izleriz diye. Beni öyle görünce uyuttu, dinlendirdi. Tam olarak bir şey hatırlamıyorum. Beynim uyuşmuş gibi.
Gece yarısı kalktım, lavaboya gittim. Kendimi, ruhumu yokladım. Bulamadım.
Fakat kapının dışında bir ses buldu beni.
Gül dikenim buldu beni.
Seslendi bana. Öptü beni. Sevdi. O kadar güzeldi ki. Rüya sandım. Garip şeyler yaşamış iken gecenin köründe sevdiğim adamın beni sevdiğini öğrendim.
İnanmadım. Acıyor sandım.
Hala inanmıyorum. Sabahına birlikte kahvaltı yaptık. Okula gittik. Bugün de bizim çocuklara söylemeyi planlıyoruz.
Birazdan yanıma gelicek, çocuklarla buluşmak için. Herneyse hazırlanmam lazım. "

Hyunjin heyecanla hazırlanmaya başladı. Yaşam heyecanın geldiğini hissediyor gibiydi. Gerçekten ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyordu aslında. Kafası karışıktı. Bir anda böyle bir şey yaşamak onu da şaşırtmıştı. Anı yaşamaya karar verdi kendince. Ama içindeki huzursuzluğu saklayacak bir kap bulamadı.

"Geldim geldim."

"Hazırlanmadın mı daha Hyun. Hadi geç kalacağız."

"Tamam dur çıkıyorum şimdi."

Kapının önüne gelen sevgilisini bekletmeden hızlıca çantasını alıp sevgilisinin yanına gitti.

"Mavi saçlarının boyası akmış."

"Evet ya hızlı akıyorlar, bir ara yeniden boyayalım. Seninkini pembe yapalım mı?"

"Çok renk değiştirmedim mi sence de? Yıpranıyorlar sonra."

"Bir kere geliyoruz bu dünyaya yasemin çocuk. Bırak onlarda yıpransın ve hayatın acısını onlards tatsın.

"Bir anda çok ciddileştin, tırsmalı mıyım."

"Hayır canım dalga geçiyorum."

İkili birbirlerinin gözlerinin içine bakarak, elleri ve kalpleri birbirine kenetlenmiş şekilde çocuklarla buluşmaya sözleştikleri kafeye girdiler.

"Bunlar niye el ele amk?"

Jısung'un bu sorusuyla masadaki herkes ikilinin ellerine baktı. Hyunjin gözlerini kapatıp icinden Jısung'a sövüyordu. Jeongin hemen elini çekip masaya geçti.

"Hyunjinle çıkıyoruz."

"Bizde Chanla çıkıyoruz."

Jeongin lafını söyledikten sonra, Felix'in atlamasıyla gözlerini büyüterek ona doğru baktı. Fakat asıl şoku yaşayan Jısung'tu. Bir anda Hyunjin'in yanına gidip ilk onun ardından Felix'in kafasına vurdu.

"Olum ben size demiyor muyum dakikası dakikasına ne yaşarsanız haberim olacak! Ne zamandır çıkıyorsunuz? Ne ara oldu bunlar? Öpüştünüz mü? OLUM SEN CHANLA NE ARA SAMİMİ OLDUN?"

"Jısung bir dur, otur bir anlatalım."

Jeongin bazı olayları atlayarak nasıl yakınlaştıklarını ve nasıl sevgili olduklarını anlattı. Hyunjin ilk başta her şeyi anlatır diye korkmuştu fakat Jeongin hiç renk vermeden güzelce anlatıyordu.

Chan ve Felix zaten en başından beri bir aralarında bir bağ olduğunun farkındalarmış. İyice emin olduktan sonra çıkmaya başlamışlar fakat söyleyememişler. Malum Jısung'un tepkisi herkesin korkulu rüyası.

Minho ise hiçbir şey demeden onaylamıştı. Biraz Jeongin'e bozulmuş gibiydi. Fakat çok üstünde durmadı. Kafede oturduktan sonra biraz dolaştılar. Okul hakkında, ilişkileri hakkında gülüşüp eğlendiler. Herkesin gülüşü parlıyordu.

Jeongin arada Hyunjin'i kontrol etmeyi ihmal etmiyordu. O günden sonra asla bırakmayacaktı onu. En iyi ve güzel şekilde yaşamasını istiyordu.

Daha sonrasında Hyunjin'in telefonu çaldı. Ortamdan uzaklaşarak geri döndü ve acil gitmesi gerektiğini okulda bir sorun çıktığını belirtti. Diğerleri gülerek onu onaylasa bile, Jeongin onaylamamıştı. Onunla gelmek istediğini, yardım edebileceğini söylemişti.

Hyunjin bir kez daha böyle bir olay yaşamak istemiyordu. Jeongin'in alnını öperek gül dikeni benzeri, korkudan titreyen gözlerine bakıp akşama yazarım demişti. Ardından ise ayrılmıştı.

Jeongin biliyordu. Hyunjin okula gitmiyordu.
Doğru da tahmin ediyordu . Hyunjin babasının ölüsüyle yüzleşmeye gidiyordu. Bugün babasını gömecekti. Bu sefer kalbine değil. Toprağa gömecekti.

Bok yoluna girdi, kendimi de toparlayamıyorum. Bitireceğim yakında.

ÖZGÜN / HYUNİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin