9

33 10 13
                                    

Hyunjin gözlerini yavaşça araladı. İlk gördüğü şeyler mavi saçlardı. Ardından minik gözleri, minik bir burun ve pembe dudaklar. İlk başta ne olduğuna anlam veremedi, etrafa boş bakışlar attı. Ardından sabah öğrendiği haber aklına geldi ve yeniden sarsıldığını hissetti.

Beline sarılı olan ellerden kurtulup yavaşça lavaboya ilerledi. Elini yüzünü yıkadı, ellerini lavaboya yaslayarak aynada kendinde baktı. Gözlerine baktı ilk başta. Ne bir karanlık görüyordu ne de bir ışıltı. İşin garip tarafı boş bakmıyorlardı. Kızarık gözleri tuhaf bir sisle kaplanmış gibi gizemliydi. Kendi bile anlayamadı ne durumda olduğunu.

Daha sonrasında saçlarına baktı. Sarıya boyanmış saçları. Eskisi gibi garip hissettirmiyordu. Zaten şu an olabildiğince garip hissediyordu.

Kendine seslenmeyi denedi, kendine bakarken. Yaşadığını anlamaya çalıştı.
"Orada mısın?"
Ses gelmedi. Bir daha denedi. Sonra bir daha, bir daha. Ses gelene dek denedi. Ardından farklı bir ses duydu.

"Hyunjin orada mısın?"
Kendi sesi değildi. Jeongin'e aitti bu ses. İlk defa ona hyung dememişti. Belli belirsiz bir his belirdi Hyunjin'in icinde.

"Buradayım, içeri gelebilirsin."

Jeongin, Hyunjin'in gel talimatıyla ilerledi. Kapıyı açtığında karşısında ona gülümseyen bir Hyunjin beklemiyordu. Kızarık gözlerinin aksine dudakları gülüyordu.

"Yanımda olduğun için teşekkür ederim Jeong~ah. Film gecesini de mahvettim, böyle olmasını istemezdim kusura bakma."

"Hyunjin, bana rol yapmana gerek yok. Bana rol yapmanı istemiyorum."

"Jeongin gerçekten sorun yok. Anlık bir boşluğa düştüm. Onun dışında bir şey yok."

Jeongin gittikçe Hyunjin'e yaklaştı. Ellerini tuttu.
"Bana yalan söylemeyi kes. Sevdiğim adamın benden bir şeyler saklaması hoşuma gitmiyor."

"Ne ? Ciddi misin?"

"Gayet ciddiyim. Sevgilim ol istiyorum. Sonsuza kadar birlikte olalım. Birbirimizi asla bırakmayalım."

"Jeongin şaka yapıyorsan hiç komik değil haberin olsun."

Jeongin, bu kelimeleri duyduktan sonra dayanamadı. Hyunjin'in yanaklarını tuttu ve dudaklarını onun dudaklarına kapattı. Karşıdan tepki gelmeyeceğini biliyordu. Çok oyalanmadan çekti dudaklarını.

"Sence şaka yapıyor muyum?"

"Jeongin, ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Şok olmuş durumdayım."

"Bir şey demeni istemiyorum zaten. Ben senin cevabını biliyorum. Neyse hadi gel uyumaya devam edelim, gecenin bir yarısı lavaboda sana aşk itirafı yaptığıma inanamıyorum."

Jeongin kapıyı kapayarak lavabodan çıktı. Odaya doğru ilerliyordu. Nedense rahat hissediyordu. Sonunda bazı duygularına yenik düşmüştü. Bu hayatındaki en güzel yenilgiydi.

Hyunjin yaşananlara bir türlü anlam veremiyordu. Açıkçası hâlâ rüyada olduğunu sanıyordu. Çok beklemeden odaya gitti ve Jeongin'in yanına kıvrıldı.

_________________
Jeongin yavaşça gözlerini araladı. Karşısında uyuyan sarı saçlı bedene baktı. Ardından ise beline sarılmış olan ellere. İlk başta elini güzel uzun sarı saçlara götürdü. Sevdi biraz. Pürüzsüz ve uyuduğu icin şişen yanaklarını güzelce sevdi. Ardından nazik şekilde öpmeye başladı. Sonrasında dudaklarını öpmeye başladı.

Hyunjin yüzünde hissettiği yumusak baskılarla gözünü açtı. Karşısında Jeongin'i onu öperken bulmayı hiç beklemiyordu. Aniden geri çekildi. Jeongin ise şaşırmış bir ifade ile ona bakıyordu. Rahatsız olduğunu düşünerek iyice geriledi.

"Rahatsız mı ettim?"

"Ah, hayır. Sadece biraz şaşırdım. Yanlış anlama yani uyanır uyanmaz böyle bir şey beklemiyordum."

"Ah haklısın. Kahvaltı yapalım mı? Okula geç kalmak istemeyiz."

Jeongin hızlıca yataktan kalkarak, mutfağa girdi. Hyunjin ise bu şekilde olmaması gerektiğine inanıyordu. Huzursuz, bunalmış ve nefesi kesilmiş hissediyordu.

Jeongin'in yanına gittiğinde, kahvaltı neredeyse hazırdı. Jeongin sosisleri kızartıyordu. Hyunjin anlık cesaretle Jeongin'in belinden ona sarıldı.

"Çok garip ve hızlı gibi gelmiyor mu?"

"Nasıl yani? Sevdiğim çocuğu perişan bir halde buldum ve onu kaybetme korkusu yaşadıktan sonra geç kalmamak adına açıldığım için mi? Hayır, her aşık insanın yapacağı bir davranıştı bu Hyunjin."

"Emin misin Jeongin? Bu cidden önemli bir adım. Buna dayanabilecek misin?"

"Ben dayanacağım. Peki ya sen? Sen dayanacak mısın yasemin çocuk?"

"Yasemin çocuk mu?"

"Yasemin gibi kokuyorsun. Naif ve rahatlatıcı."






Yasemin çocuk ve gül dikeni

ÖZGÜN / HYUNİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin