Ebeveyn SalPan 9

138 14 60
                                    

Ebeveyn Salpan 9

Not: bu flashbackin sonu (yay)

_________________________________

Gizli evden ayrılır ayrılmaz işlerine koyuldu Yasavul.
Çalayırın istediği tezgahların derhal gönderilmesi için buyruk verdi söylenen dükkana. Küne başını yeterince ciddiye almamışlardı bu çalışanlar anlaşılan. Saltukun emriyle siparişleri arabaya yükleyip gönderdiler.
Birkaç alışveriş yaptı, heybesini doldurup atına bindi ve Gök Ordadan ayrıldı. Birkaç günlük izninin tadını çıkarmalıydı. Dinlenmeli ve düşünmeliydi.
Ayrıca, son yaptıklarından sonra da hak ettmişti.

~

Atını, Gök Ordaya fazla uzak olmayan o küçük obaya yaklaştırdı. Askerler, on'u tanıdıklarından girmesine kolayca izin verdiler. Atını bir alpe emanet edip o küçük çadıra doğru yürümeye başladı. Sevindireceği birileri vardı hala hayatında.
Girmeden önce ayaklarını yere sürttü. Yıllardır yaptığı bu hareket, artık akışkanlık olmuştu. Hem kötülüklerin arkadasında kalıp bu haneye girmelerini engelliyordu, hem de içerdekiler için geldiğinin işaretiydi.
İçeriye girere girmez ondan yaşça küçük kız boynuna atladı.

-Abimm hoş geldin.
-Hoş bulduk Işığım. Anam nerededir?
-Anam odun almaya gitti.
-Alpler niye getirmemiş? Dertleri anamı yormak mıymış?
-Yok... haftaya soğuk rüzgarlar gelecekmiş Dağın eski yurdunun oralardan. Alpler korunmamız için çadırları kalınlaştıracaklar. Ben yemek yaparken anam çıkmış almaya.
-Rüzgar mı? Tufan mı olacak?
-Olabilir, Kam çok bir şey demedi. Bilir misin? Tengrinin, Alpagu han'a cezasıdır diyenler var.
-Nedenmiş peki?
-Malum... o kadar insanı yerlerinde edip, daha kayıplarının acısını çekmeden bir de onları sürgün etti ve altın kazandıracak tüm yollarını ellerinden alıp, hepsini yokluğa mahkum etti. Reva mıdır?
-Sen bu konulara kimsenin yanında girmeyesin Işık. Gök hân'ının buyruklarının üzerine laf dediğin, karşı çıktığın bilinmesin.
-Sen, o insanların bunları hak ettiğini mi düşünürsün?
-Öyle bir şey demedim. Ama Alpagu han'a çalışan benim, böyle düşünenlerin kellesini acımadan alacağını bilirim. O yüzden sen karışmayasın.

Tam da o sırada anası girdi çadıra. Hemen koşup, elindeki yükü aldı ve öptü annesinin yanaklarından.

-Hoş gelmişsin oğul. Nedir seni buraya getiren? Toy mu kurarsın yoksa?
Oturur oturmaz sorguya çekildi adam.

-Ne evlenmesi ana. İzin aldım Gök yasavulu olarak. Dinlenmek ve sizinle vakit harcamaya geldim, hata mı etmişim?
-Olur mu evladım. İyi ki geldin, sevindirdin ananla güzel kardeşini.
Kardeşinin parıldayan gözleriyle karşılaştı o an. Özlemişti ikisini de. Hem de çok.
Yıllardır ara ara görüşebiliyorlardı.
Her dolunay bi miktar altın gönderiyordu onlara.
Bazen izinsiz, bazen izinli, çok kısa süre için görüp dönerdi işlerinin başına.
Ama artık Yasavuldu. Ve yoğun olmadığı zamanlar izin isteyebilecekti, her ne kadar ilk izni Alpagunun öfkeyle vermiş olduğu bir karar olsa da.

-Ben yıkanayım yoldan geldim. Bir ihtiyaç olursa seslenirsin Işık.
Deyip kalktı Saltuk. Giderken aklında Çolpanın son yüz ifadesi vardı. Bi pişmanlık hissetti. Ama kadına yerleştirebildiği etki çok hoşuna gidiyordu. Yüzünde gülümsemeyle eşyalarını yerleştirip dereye yöneldi.

~

İki gün geçmişti. Yarın saraya tekrar dönecekti Saltuk. Çolpanı merak ediyordu. Buraya bitik gönderemezdi kadın. "Saraya varır varmaz haber gönderirim" deyip çadırları güçlendiren alplerin yanına gitti. Yasavul da olsa, halk için yardıma eli her zaman açık bir askerdi.
Çekici kaldırdığı anda bir koku geldi burnuna. Toprak, yağmur ve çuha çiçeğinin birleşimi olan o koku.
Yalnızca sevdiceğinde olan o koku.
Kafasını çevirdi hemen.
Yüzü kapalı bir kişi emin adımlarla han otağına doğru yürüyordu.
Çolpandı.
Emindi.
Yanına varamadı onca askerin önünde.
Gözleri otağ kapısından ayrılmadı.
"Çıksa da gitsem yanına"
Ama çıkmadı.
Akşam yemeği saati geldiğinde, annesi ve kardeşinin çağırılarına rağmen dönmedi çadıra.

Salpan - what if you stayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin