Ebeveyn SalPan 4

140 13 18
                                    

Ebeveyn Salpan 4

Not: Çolpan Gökçeye hamileyken, Saltukla çocukları arasında geçen muhabbet

____________________________________

Çolpanın son gebelik süreci iki evdeş için de zor geçmişti.

Çolpan günlük sancı çekiyor, bebeğini kaybetme korkusu yaşıyordu. Kamlar, otacılar saatlerce odasında kalıp yardım ediyorlardı rahatlatmak için bedenini ile ruhunu. Mümkün olduğu zamanlarda Akkızı ve ikizleri görüyordu. Saltuksa bazı geceler gelip kalıyordu odalarında. Çolpan uyanıyordu genelde Saltuk geldiğinde. O kadar özlüyordu ki aklı tepki gösteriyordu adam yanında olduğunda.
On'u izliyordu. Gözlerinin altındaki torbaların daha da büyüdüğünü farkediyordu her seferinde. Yanağını okşayıp ninniler söylüyordu evdeşine.
O anlar hem kendisine hem de Saltuka destek oluyordu, her ne kadar adam yorgunluktan farkında olmasa da.

Saltukun bambaşka zorlukları vardı. Hem Batuga hanla Çine yapacakları saldırıyı planlıyorlardı, hem de geçici olarak Dağ hanı görevini üstlenmişti. İki bölge arasında dinlenmeksizin gidip geliyordu, ne Batugayı ne de Çolpanı hayal kırıklığına uğratamazdı.
Unutulmaması gereken bir işi daha vardı. İkizler. Belli etmemeye çalışsalar bile annelerinin haline çok üzülüyorlardı. Ulaşla bile oynamıyorlardı. Küçük tegin buna çok üzülüyordu ama abla ve abisinin de iyi olmadığını anlamıştı davranışlarından.
Yalnızca babalarıyla konuşup sakinleşebiliyorlardı bi nevi. İştahları dahi kesilmişti. O yüzden Saltuk çok yavaş sakin yaklaşmalıydı onlara. Nazikçe anlatmalıydı, yanlarında olduğunu belli etmeliydi.

Çolpanın gebeliğinin son ve en zor dolunayları geldiğinde, üçünün de birbirine ihtiyacı olduğunu anladılar. Yerleştiler sarayın avlusundaki oturaklara. Sarıldılar ve rahatlamayı beklediler.

-Baba.
-Efendim oğlum.
-Tılsıma, anamla tanıştığınız günü anlatmaya başlamışsın. Kaç kere tekrarladı bana o hikayenin başını. Devamını getirir misin?
Oğlunun olgunluğuna hayrandı Saltuk. Baktı ela gözlerinin içine ve okşadı saçlarını.

-Getiririm oğlum, sen istersin de getirmez miyim? Nerde kalmıştım?
-Anamın saraya gidiş gelişlerini anlatıyordun.
-Heh tamam. Batuganın doğumundan 10 yaşına kadar birçok kez ziyarete geliyordu sarayı. Niyeti kandaşıyla yeğenini görmekti elbette. Tılsım bikeden mesul gökbendim o zamanlar, her geleceğinde önceden haberim olur, kendimi hazırlardım bunun sayesinde. Her geldiğinde sanki ışıkla doluyordu bu saray. On yılım on'u uzaktan izlemekle geçti. Sonra o kara gün geldi. Tılsım bike ve Toygar hanın iftiraya uğradığı o gün. Alpagu han yargusuz ikisinin de canını aldı, hem de suçsuz oldukları halde. Üstüne Batuganın da boynuna yay kirişi dayamıştı. 15 bahar sonra ortaya çıktı gerçekler. Çok geçti ama en azından herkes biliyordu artık.
O günden sonra ananız hiç aynı olmadı. Ama yanında ben vardım. O gün olan haksızlıklara karşı Gök kağanlığına olan inancımı kaybettim ve intikam için planlar kurduk. O planların üstüne kaç plan geldi. Ama son darbeyi Batuga ve Akkız vurda ananızla. Öçleri alındı, içleri rahatladı. Siz daha çok küçüktünüz tabi, hatırlamazsınız Batuganın tahta geçişini. Tüm türk obaları şenliklere katılmıştı, gelemeyenler kendi hallerinde kutlamalar yapmıştı. Ananızın kıcağında Toygar, benim kucağımda Tılsım, hepimiz buradaydık, hep beraber. Sonrasını biliyorsunuz zaten. Şimdi de kandaşınızı bekliyoruz. Ananız da kandaşınız da o odadan iyi çıkacaklar. Onca zorluğa, yaraya dayanan Çolpan bu işin içinden de çıkacak.

Çocuklar gözleri yaşlı dinlemişlerdi babalarını. Sıkıca sarıldılar hep beraber. Bir süre sonra kucağında uyuya kaldıklarını fark etti. Kendisi de daldı kısa bir uykuya. Fazla geçmeden uyanıp kalktı yavaşça. İşlerini aksatmaması gerekiyordu. Dinlenmek sonraya kalabilirdi. Çocukları yataklarına yatırdıktan sonra Dağ obasına doğru yol aldı.

Salpan - what if you stayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin