Karar

348 166 10
                                    




Betr komutasında şehre saldıran araçlar geri dönmüştü. Meydanda büyük bir sevinç hakimdi. Üç tohum birden çalmışlardı. Şeytan odasından aşağıda olanları izliyordu. Meydanda İsrafil'in belindeki SUR'a dokunmanın coşkusu tohumu çalmaktan daha büyüktü. Çünkü imkânsız görülen yaşanmıştı. Meydandan gelen seslere kulak kesilince durumu fark eden Şeytan'ın gözbebeğindeki turuncu alev aşkla parlamıştı.

Karısı Lilith'i tekrar getirebilmenin tek yolu, imkansız olarak gördüğü SUR'u ele geçirmekti. Fakat şimdi aşağıdan gelen sesler SUR'a dokunulduğunu söyleyince yerinde duramadı ve kapıya doğru yöneldi. Kapıda nöbet tutan iki iblis kapının açıldığını görünce şaşkınlıkla paniklemişler geri çekilmişlerdi. İçerden kızıl zırhıyla çıkan  efendilerini görünce yerlere kapanmaları bir oldu ardından ne yapacaklarını bilemeden efendilerinin arkasından boş koridorlarda yürümeye başladılar.

Aşağıdaki zafer kutlamasına katılamayıp odalarında çalışmak zorunda olan iblisler koridorda efendilerinin yürüyüşünü görünce arkasında oluşan kuyruğa katılıyorlardı. Hepsinin yüzünde sevinç hakimdi.

Giriş kapısından dışarı çıkınca meydanda bir sessizlik oluşuverdi. Betr sessizliğe şaşırıp arkasını döndüğünde babasının kendisine doğru geldiğini görünce göğsünü gururla şişirip yüzünde büyük bir iş başarmanın mutluluğuyla babasına doğru yürüdü. 

Şeytan kendisine doğru gelen oğluna'' Sadece şuna cevap ver, SUR'a dokundunuz mu? diye sordu.

Betr gururla '' Az kalsın çalıyorduk.'' demesiyle Şeytan derin bir nefes çekti ve alanda toplanmış yüzlerce iblisin karşısında dikildi. İblislerin hepsi heyecanla basamakların üstünde oğullarının ortasında duran efendilerini seyrediyordu. Şeytan dev kızıl kanatlarını hiç olmadığı kadar canlı, hiç olmadığı kadar ışıltılı iki yana açınca meydanda sevinç çığlıkları koptu.

Bir müddet bu coşkunun yaşanmasına müsade eden Şeytan eliyle herkesi susturdu ardından'' büyük zaferler yakın.'' dedi sesi alanda tıslama şeklinde birkaç kez yankılandı.

şatonun sol tarafında gökyüzündeki karanlık perdeden meleklerin gemilerine saldıran araçlar da şehre girdi. Kayıpları çoktu ama onlarda da sevinç hâkimdi. Azrail'i yaralamışlardı. Bugünkü sevinç farklıydı hem zaferler kazanılmış hem de Alimler âlimi odasından çıkmıştı.

Şatonun içinden telaşla koşarak Betr'ın yanına gelen bir görevli ''Efendim.'' dedi ardından efendisini görünce şaşırarak Şeytan'a doğru yöneldi ve kekeleyerek ''E e e efendim, efendim...''deyince Şeytan eliyle iblisin omzuna dokundu ''söyle ne söyleyeceksen.''dedi.

''Efendim  üç melek şehirden ayrıldı.'' deyince. Şeytan kaşlarını çatarak ''düzgün anlat, üç melek kiö?'' diye sordu sinirle.

-Efendim Cebrail, Azrail ve Mikail.'' dedi titreyerek. 

Şeytan:'' Peki ya İsrafil?'' diye sordu.

- Hayır efendim sadece üçü.'' deyince Şeytan kızıl kanatlarını tekrar tüm ihtişamıyla açtı. yerden yükselerek durdu önce kanatlarını çırparak meydanda esinti oluşturdu ardından gözden kayboldu. 

Dorlas yerde kasılmalarla yatarken Azrail gökten toprağı dövercesine sert bir iniş yaptı. Onun inişi yerdeki küçük çaplı taş parçacıkları havaya kaldırmıştı. Hemen ardından Cebrail'in inişi zamanı durdurmuş ve taş parçacıkları havada asılı kalmıştı. Cebrail bu kadar sert inişi sadece elçiler dönemindeki sıkıntılı zamanlarda yapmıştı. Yeryüzü ve gökyüzü olaylarının efendisi Mikail'in ormanlık alana hızlı inişini gökyüzündeki dolunay bile görememişti.

azrail dere yatağının kenarında yatan Dorlas'ı hızlı bir şekilde sap eliyle ensesinden tutup havaya kaldırdı.

-Dur!'' dedi Cebrail eliyle işaret ederek.

-bu bizim hatamız.'' dedi Azrail:''Gemi sarsılınca tohum yanlış yere düştü ve ölmesi gereken bir insan ölmedi. Bırakın işimi bitireyim.'' demeye kalmadı Şeytan kızıl kanatlarıyla süzülerek üç meleğin karşısına indi.İnerkende kanatlarını çırpıp onlara rüzgarını hissettirmeyi ihmal etmedi.

kanatlarını sırtında toplayıp karşısındakilere bakarak '' şenlik var ve beni çağırmıyorsunuz, size yakıştıramadım.'' dedi.

Yaptıkları savaş dışında yan yana geldikleri görülmemişti.Planlı olmasa da ilk defa sadece konuşmak için karşı karşıya gelmişlerdi.Üç meleğin ortasında Cebrail duruyordu ve tam karşılarında şeytan duruyordu.mavi, beyaz, kara ve kızıl.

Şeytan her zamanki iğneleyici üslubuyla:''İşler hiç de istediğiniz gibi gitmiyor galiba.''dedi aşağılayıcı bir sırıtmayla.

Mikail:'' Allah'ın takdiriyle her şey yoluna girer nasıl olsa. Boşuna heveslenme.''dedi sert bir tonda.

''Yoluna girmek mi? dedi Şeytan '' Bir insanın tohumla temas etmesini nasıl sağladınız Mikail Efendi önce sen onu söyle.''dedi.

Azrail kaşlarını çatarak:'Allah'ın takdirini mi sorguluyorsun?'' dedi hiddetlenerek.

- görünen o ki Allah'ın takdiri bu sıralar sizden habersiz gerçekleşiyor. '' dedi Şeytan.

Azrail elindeki Dorlas'ı yere bıraktığı gibi Şeytan'a doğru hamle yapmak istedi fakat aralarındaki soyut, sert perde buna mani oldu.

Yüce yaratıcının aralarında oluşturduğu bu perde birbirlerine dokunmayı imkansızlaştırıyordu.

Şeytan Azrail'in hamlesinin perde tarafından engel olması üzerine daha da sinirlendirmek için:''Kolun rahatsız belki ondandır.''dedi sırıtarak ardından''Çok dertleniyorsunuz... yerinizde olsam İsrafil gibi sarayımdan çıkmazdım, hem çıkıyorsunuz da ne oluyor ki, belliki gözden düşmüşsünüz.'' dedi.

mikail ve Azrail kaşlarını çatıp aynı anda kanatlarını açtılar ''Hadsizlik etme.'' dedi Mikail ardından'' kendini bir şey sanıyorsun ya... ''dedi öfkeyle.

-Boş yere senin için üzülüyoruz, sen iflah olmazsın.'' dedi Azrail.

Cebrail, şeytanın konuşmalarını umursamaz bir şekilde:''Bekleyin ve sessiz olun.'' dedi. 

Zamanı geri sardı. Önce Dorlas'ın ayıyla mücadelesini gördüler. Zamanı biraz ileri sardı, sonra biraz geri sardı. Dağdan kopan kaya parçasının yuvarlanıp dereye düşüşünü ve çıkardığı suyun Dorlas'ı uyandırışını gördüler.

Cebrail''Hiçbir şeyin tesadüfen gelişemeyeceğini hepimiz biliyoruz, o yüzden bırakalım yaşanacak ne varsa yaşansın.''dedi.

Şeytan alaylı bir gülümsemeyle:''Yani sizin bu durumdan haberiniz yok mu? Sizin dışınızda mı gelişiyor artık olaylar.''diye tekrar etti.

''Her şey Allah'ın takdiridir.'' dedi Cebrail'' Bize ne emredilirse onu yaparız. Herkes görevini ve sınırlarını bilsin.''dedi bilgece bir üslupla

Şeytan:''Benim görevimi hepiniz biliyorsunuz.'' deyip kanatlarını açtı göğe doğru yükselirken ''bunlar daha başlangıç.'' deyip kanatlarını savurarak göğe yükseldi ve kayboldu. 

Cebrail :'Ben Josef'e uğrayacağım siz şehre dönün.''  deyip gümüşi kanatlarını açtı ve göğe doğru yükseldi.

Alanda sadece Mikail ve Azrail kalmışlardı. Aynı anda  Dorlas'a bakarak kanatlarını açarlarken Mikail:''Acaba gerçekten gözden düştük mü?''diye Azrail'e sordu. 

Azrail'in morali bozuktu cevap vermedi. İkisi de yükselip gözden kaybolunca havada asılı duran taş parçaları aynı anda yere düştü.

Beyaz karanlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin