Artık soluduğum havanın tadı bir farklıydı genzimi yakıyor ve öksürmeme neden oluyordu. Avuçlarımdaki daireleri ve sembolleri nasıl gizleyecektim herkesten? Ellerimi cebime soktum ve derse girmemeye karar verdim telefonumu elime alıp arkadaşım fındık'a mesaj attım. "kendimi iyi hissetmiyorum benim yerime de imza at". Kıza fındık dememizin sebebi normalden daha kısa boylu ve aşırı denecek kadar minyon tipli biri olmasıydı, bir yandan da kendi ne kadar küçükse kalbi de okadar temiz ve büyüktü, fındıkı herkes sever :) "peki geçmiş olsun dostum" cevabını da aldıktan sonra kendimi okulun çokta minik olmayan koruluğuna attım. Kimsenin beni göremeyeceğini düşündüğüm bir ağacın altına çöktüm kaldım, ne yapacaktım? Bu soluduğum havanın tadı niye böyleydi aklımda bir sürü cevapsız soru vardı ,panik butonuma basılmış gibi deliriyordum sanki işte ozaman fark ettim ki hava kararmaya başlamıştı hemen bir otobüse atlayıp eve yola koyuldum. Yalnız yaşıyordum eve geldiğimde beni küçük köpeğim Askar karşıladı hezamanki gibi çok heyecanlıydı. Pekinez kırması cinsinden bir köpekti sokakta daha yavruyken bulmuş ve sahiplenmiştim onu. Normalde olsa durup onunla merhaba oynaşması yapardık fakat bugün farklıydı bugün ben, ben değildim. Sabaha kadar kanepenin üzerinde kucağımda askar öylece oturdum gözlerimi açtığımda neredeyse öğlen oluyordu. İlk işim ellerime bakmak oldu lanet olsun ki işaretler hala oradaydı ve bu bir rüya değildi ama daha büyük bir sorun vardı, Soluduğum hava daha iğrenç bir hal almıştı, sürekli öksürüyor ve öğürüyordum içimde bir sıcaklık vardı ve sönmüyordu banyo küvetini soğuk su doldurup hemen içine girdim fakat yetmiyordu, birşeyler yetmiyordu, su yetmiyordu bir eksiklik vardı. Suyun dibine gömüldüğümde herşey gözümün önünden geçmeye başladı aynı filmlerde olan görülerden biri gibiydi. sahildeydim ve kıyafetlerimle denize giriyordum su soğuktu fakat rahattı, su yuvaydı sanki huzurdu işte o an ne yapacağımı anladım. Huzuru istiyordum. Ve banyodan çıkıp bir heyecanla giyinip bir kalem bir kağıt alıp çalışma masasından bozma masaya bir de sandalye çekip oturdum ve yazmaya başladım. Bir yandan vazgeçirecek birşeyler bulmaya çalışarak düşünüyordum fakat askardan başka birşey yoktu. unutmamak gerek birde annemin vefatından sonra hiç görmediğim babamın bana gönderdiği paracıklar vardı. Yazmaya başladım ardından; merhabalar hiç tanışmadığım fakat alt katımda senin de köpek sahibi olduğunu bildiğim komşum. Ben gidiyorum ve Askarıma bakacak senden başka köpek sahibi kimseyi tanımıyorum size körükörüne güveniyorum lütfen ona iyi bakın ve size bırakacağım parayla ona güzel bir hayat sunabilirsiniz. Ayrıntıları başka bir kağıda yazarak ona yardımcı olacak bilgiler verdim. Deniz kıyısına kadar yürüyerek gittim. zaten öyle çok da uzakta değildi kulaklıklarımıda takmayı unutmadım tabiki mükemmel bir fon müziği gerekti bu muhteşem gidişim için. Bende Şebnem Ferahtan gözyaşlarımızın tadı aynı şarkısını seçtim. Arkdamda öyle çok birşey bırakmayacaktım, zaten öyle çok birşeyimde yoktu ki. Sahile geldiğimde şarkı hala kulaklarımdaki kulaklıklarda dönüp duruyordu, sahilde kimse yoktu zaten günün bu saatlerinde kimse de olmazdı. Ayakkabılarımı çıkardım ve ayaklarım kumla temas etti bu hissi geçen yazdan bu yana ilk defa yaşıyordum. Yürüdüm beni çağıran denize doğru, dalga gelipte ayağıma değince irkildim ister istemez, yürümeye devam ettim su öyle soğuktu ki göbek hizama geldiği zaman nefesimi tutmak zorunda kaldım. Avuçlarımdaki semboller karıncalanmaya başlamıştı o an kendime dedimki " doğru yoldasın tuz" Ölüm nasıl birşeydi acaba intahar etmenin çok kötü birşey olduğunu biliyorum fakat bu doğru yolmuş gibi hissediyordum, avucumun içi gibi ne yapacağımı biliyordum işte ama avucum içindekiler için ne yapacağımı hala bilmiyordum. Cebimdeki telefon suyun etkisiyle bozulmuş olsaki kulaklıklardan önce bir vızıltı sesi gelmişti ve sonra şarkı kesilmişti. Son bir nefes alıp verdim çünkü su artık çeneme geliyordu ve son adımımı atıp suyun beni içine almasını izledim. Evet ölüyordum ve öldürüyordum nefesimi tutamaz hale geldim ve küçük baloncukların burnumdan çıkışını izledim, boğuluyordum (bu arada tabiki yüzme bilmiyorum!) ve ağzımı açtım, hadi biraz deniz suyu yutalım. Ağzımı açmamla kocaman bir deniz suyu hücum etti içime. Çırpınmaya başladım böyle olmamalıydı banyo küvetinin içindeki görüde böyle değildi rahat olmam gerekti,huzurlu olmam gerekti nefes almaya çalışıyordum fakat burnumdan ve ağzımdan sadece tuzlu su içeri giriyordu cok acı çekiyordum. Bir an ciğerlerimin suyla dolduğunu hissettim ve etraf birden karardı. Sanırım öldüm.