🍓Bacaklarımdan geçirdiğim siyah, deri eteği belime doğru çıkarttım. Fermuarını ağır bir hareketle çekerken uçları ıslak olan saçlarım sırtıma değiyor, tenimi ürpertiyordu. Uzun zamandan beri giymediğim kıyafetlere anlık yabancılık çeksem de içlerinde kendimi buldum. Kısa etek, beyaz bacaklarımı olduğundan daha uzun gösterdi. Kızıl saçlarımı avcumun içinde toplayıp omzumdan geriye doğru savurdum.
Derin bir nefes çekip aynada kendime baktım.
"Sabaha kadar dans etmelisin Ece!" Dudaklarım iki yana doğru gerildi. "Bugün kendine ait... İstediğin gibi davranacağın... Hatta yakışıklı bir adam bulup onu öp. Belki de geceyi onda geçirmelisin."
İçten bir kahkaha atarken üniversitede bu cümleleri kızlarla birbirimize kurduğumuzu anımsadım.
"Anne olman, eğlenmene engel değil..." Göğsümün iki parmak altında biten bluzu hafifçe çekiştirdim. Her ne kadar koyu renkleri sevmesem dahi tam şu an simsiyahtım. Derin dekoltelerimden açığa çıkan beyaz tenim göz yoruyordu ama yapabileceğim bir şey yoktu.
Arkamdan gelen ıslık sesiyle hızla geri dönüp "Şt! Ediz'i uyandıracaksın." dedim hızla.
"Onlar çoktan on altıncı uykularına geçtiler. Bir şey olmaz."
Saat gece yarısını geçmiş, ev boşalmıştı. Anneme iyi olmadığımı söylediğimde seve seve Ediz'le kalabileceğini, bizim çıkıp eğlenmemizi söylemişti. Başka da kimseye bir şey dememiştik. Sadece Cenker ile beraber çıkacaktık.
"Çok mu abartılı olmuş?" dedim dudak bükerek. "Göbeğim de çıkmış sanki..."
"Bu mu göbek? Sen buna göbek mi diyorsun?"
"Pek dikkat etmiyorum yedik-"
"Kızım ufacık tefecik bir şeysin... Seni atıştırma niyetine yerim ben. Ama yine de böyle giyinmen hoş değil." Gözleri baştan aşağı beni süzdüğünde adem elması hareketlendi. "Gece boyunca birkaç herifi dövmem şart oldu."
Gözlerimi devirip koluna girdim. Sürükleyerek odadan çıkarken dert yanıp durdu. Son defa Ediz'i kontrol ettim. Huzurla annemin koynunda uyuyordu.
Evden ayrıldığımızda havanın ılık esintisi bile ruhumu yükseltti. Cenker arabada yüksek sesli bir müzik açıp gideceğimiz kulübe kadar arabayı sürdü. Camları da açtığı için rüzgar deli gibi esiyor, saçlarımı oradan oraya savuruyordu. Aklımdaki her şeyi rafa kaldırdım. Kulübe girerken girişteki adamlar Cenker'i tanıyor olmalı ki ufak bir baş selamı verdiler.
"Geceleri hep buraya mı geliyorsun yoksa?" dedim takılarak. "Neler yapıyorsun buralarda? Yenge falan mı düşürüyorsun?"
"Gece hayatını senle bozuştuktan sonra bırakmıştım."
"Sonra devam ettin?"
"Elbette... Gidenle gidilmiyor sonuçta."
"Hayvan!"