🍓
Islanmış yanaklarımı elimin tersiyle sertçe silerken burnumu çektim. Boğazımda oluşan yumruyu yutkunarak geçirmeye çalışırken sanki o yumru nefes borumdan aşağı inip, tam göğsümün ortasına yerleşti. İyi hissetmiyordum ama gerçeği de görmezlikten gelmek saçmaydı. Kendimi toplamalı, oğlumu üzmemeliydim. Ediz'in her zaman, hayatının her anında sırtını yaslayabileceği bir annesi vardı. Babasını da istiyordu ama olmamasını da birlikte atlatabilirdik. Yokluğu kabullenebilirdik.
Daha güçlü olurduk.
"Bir tanem..." dedim sesimi bozukluğunu öksürerek düzeltmeye çalışırken. Ediz küçük bir adım daha attığında artık dibimdeydi. Yavaşça kolundan tutup kucağıma çektim. Koyu saçlarını koklayarak bir öpücük bıraktım.
"Anne... Çok oyalanmayalım." dedi neşeli sesiyle. "Az önce sen olmadığın için yanına gidemedim. Beni görmedi."
"Aşkım şimdi seninle önemli bir şey konuşacağız. Konuşmak ister misin?" dediğimde ilgisi tamamen bana döndü.
"Büyük insanların konuştuğu önemli şeyler gibi mi?"
"Evet."
"Konuşalım o zaman." Eli elime tutundu. "Hem ben büyük insanlardanım artık. Altı yaşındayım."
"Öyle bebeğim." Derin bir nefes aldığımda dışarıdan sesler gelmeye başladı. Göktuğ'u duyuyordum lakin öbürünün sesi gelmiyordu. "Bazen bazı insanlar anlaşamaz, fikirleri uyuşmaz, sevdikleri şeyler birbirine benzemez. Sevmezler birbirlerini."
"Okuldaki Kerem'i sevmediğim gibi mi?"
"Sayılır. Anlaşamayan insanlar da birbirlerinin hayatlarında olmak istemezler bebeğim. Farklı yaşamlara ayak uydururlar ve birbirleriyle konuşmak istemezler."
"Babamla anlaşamıyor musunuz anne?" dedi şaşkınlıkla. "Ama neden ki? Onu hiç görmedik."
"Baban zor dönemlerden geçti hayatım. Biz anlaşamıyoruz ama-"
"Benimle de mi anlaşamayacak?" Üzüntüsünü iliklerime kadar hissediyordum. Ben babasını ona sadece belli kelimelerle anlatmıştım lakin Ediz gözünde her gün daha çok büyütmüştü. Babası onun ulaşamadığı tek noktaydı ve aralarındaki mesafe her arttığında Ediz daha çok bağlanmıştı babasına. Belki benden bile çok seviyor olabilirdi.
Bana ulaşabiliyordu ama babası, ulaşılmazdı.
"Bilemiyorum yakışıklı. Ben daha görmedim babanı. Senden istediğim benim onunla arkadaş olmadığımı bilmen. Anlıyor musun?"
"Anladım." dedi ve hızlı hızlı başını salladı. "Ama babamla tek de konuşamam, utanıyorum. Beraber gidelim anne. Ne olur..."
"Olur." dedim karşı çıkmadan. Madem buraya gelmişti ve beni de getirtmişlerdi oğlunu görsündü. Yapacağı muameleyle de bedelini ödesindi. Ben yıllardır aralarına nefret ekmemek için çabalasam da o iki saniyede benim yapamadığımı yapabilirdi.