🍓Tüm hıncımı çıkardığım tuvale fırça darbelerimi indirmeye devam ettim. Aklımın beş karış havada olması yetmiyormuş gibi bir de kendimi sürekli başkalarının yerine koyup onların neler hissettiğine dair kafamın içinde bir izdiham oluşturuyordum.
Gömleğim göğüs ucuma kadar aşağı kaydığında fırçanın ucundaki boyayı üstüme değdirmekten çekinmeyerek gömleği yukarı çekiştirdim.
Hayatımdaki en önemli, en değerli varlığım oğlumdu. Önceliğim kesinlikle o'ydu ve bunun değişeceğini de sanmıyordum. Allah'ın bana bir lütfuydu. Kendimi en kötü hissettiğim dönemde bana yoldaş olmuş, fiziksel olmayan varlığıyla elime sıkıca tutunmuştu. Bu yüzden ne yaparsam onun iyiliği için yapacağıma emindim. Aksi mümkün değildi.
Tugay'ın Cenker'e attığı yumruk, Ediz'in bunu gördüğü an...
Ediz güçlü bir çocuktu ve içi sevgi doluydu. Şiddet nedir, bilmezdi. Arkadaşlarıyla bile kavga etmez, çözüm arardı. Tugay'ın ona kötü bir örnek olmak istemediğini biliyordum lakin Tugay oğlumun tam tersiydi. Öfkeliydi, sinirliydi, ürkütücüydü. Bilerek yapmazdı ama sonuçta yapmış olurdu.
Şimdiyi düşünüyordum. Ediz'i Tugay'dan kesinlikle ayrı tutamazdım. Ediz'e hiçbir zaman babasının olmadığını söylememiştim. Onun için bir baba figürü yaratmıştım, doğruluğu tartışılırdı belki ama nihayetinde babasını bilmesi hakkıydı. Daha yeni yeni alıştığı adamı ondan uzaklaştırmam ise bencillikti. Ki uzaklaşacak olsa Cenker'e inen yumruktan korkar, babasıyla bir süre görüşmek istemezdi ama öyle olmamış, bu sabah beraber okuldaki futbol seçmelerine gitmişlerdi. Akşam ise birlikte yemek yiyecekler, sonrasında Fenerbahçe maçına gideceklerdi.
Ediz, aşırı mutluydu! Ona huzursuzluk vermek istemiyordum. Tugay oğlumuza hak ettiği gibi davranırsa kesinlikle aralarına girmeyecektim. Eğer bir gün Ediz babasında kalmak isterse buna bile razı gelebilirdim. Kötü anne olmak, sürekli koruyucu davranmak beni de yormuştu. Ediz ve Tugay'ı birbirlerine bırakmak istiyordum.
Yavaşça yere çöküp ıslak, boyalı bir bezin üstüne oturdum. Bu düşündüklerim normal olanlardı fakat Tugay'ın tamamen böyle düşünmediğinin de farkındaydım. İsmini zikretmek bile dilimde zehir tadı bırakıyordu. Bir zamanlar aşkından deli divane olduğum adamla şimdi bu konumda bulunmak canımı yakmıyordu. Son altı yılda realite kavramını çok daha net bir şekilde hayatıma almıştım.
Duygular bitiyordu. Önemli olan aradaki saygıyı, varsa da küçücük sevgiyi canlı tutmaktı. Bir kadın olarak gururum her şeyin önündeydi artık. Tugay'a her şeyiyle bağlanan o genç kız, cahildi, savunmasızdı, aşıktı. Yine de pişman değildi. Bıraktığı hasara rağmen hayatının tecrübesini edinmişti.
Tugay'ın sarı gözlerindeki beklentiyi ise hala fark ediyor, duygularını hissediyordum... Aşk ile saplantı arasında asılı kalmış bir adamdı. Yanımda kimi görse delirecekti ama Cenker onu daha fazla çileden çıkartıyordu. Çünkü şu anki zihnimle geçmişe baktığımda, Tugay hayatıma girmeseydi belki uzun süre evlenmeyecek, olgun bir kadın olduğumda ise en yakınımdaki kişiye; Cenker'e yönelecektim.