Genç Kurt: Çaresizliğin Sessizliği

26 1 0
                                    

Arkadaşlar 7 sene sonra yeni bölümlerle geri döndüm. İlgi devam ederse yazmaya kararlıyım. Desteğinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Herkese iyi okumalar dilerim.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Çaresizliğin Sessizliği

İçimde müthiş bir gücün uyandığını hissediyordum sanki damarlarımda akan, kan değil de saf enerjinin ta kendisiydi. Yavaş yavaş bu güce anlam vermeye çalışırken Savaş'ın gözü açık kalmış ölü bedeniyle karşı karşıya kaldım ve irkilerek kendime geldim. Titreyen pençelerime baktığımda pençelerimden yere damla damla yavaşça Savaş'ın kanı akıyordu ama akan tek şey onun kanı değildi.

Gözyaşlarıma hakim olamamıştım, heyecandan yanan yanaklarımdan soğuk gözyaşlarımın süzüldüğünü hissedebiliyordum. Savaş'ın ölü bedenine daha fazla bakmamak için sıkıca gözlerimi yumduğumda gözümden son damla yaşım yere düştü ve derin bir nefes aldım. Kafamı kaldırıp gözlerimi açtığımda sert bir ses tonuyla takıma dönüp " o asla böyle bir ölümü hak etmemişti. Son saniyesinde bile bizler için kendini feda etmekten korkmadı. İşte gerçek saygı böyle kazanılır. Şimdi bize düşen ona yakıştığı gibi bir veda hazırlamak-" dedim ve titreyen sesimi gizlemek için tekrardan derin bir nefes alıp öfkeyle sivrileşmiş dişlerimi sıkarak " -ve ona bunu yapan orospu çocuklarını doğduğuna pişman etmek!" diyerek bağırdım.

Gözlerimi ekibime diktiğimde hepsi üzüntüden başlarını yere eğmişti, kimseden ses çıkmıyordu. " Beni duydunuz mu!? " diye bağırdığımda Uğur dayanamayıp hıçkırarak kısık ve titreyen bir sesle "E-e-ev-evet..." dedi. Üstüne doğru koşarak bir tane gelişine yumruk savurdum ama o kadar kötü bir haldeydim ki yumruk bırak Uğur'a gelmeyi hedefine yaklaşamamıştı bile. O sırada Uğur ve ekibin geri kalanın yarı dehşet dolu yarı afallamış gözlerle bana baktığını gördüm. Kendi kendime ne yapıyorum ben diyip Uğur'un kafasını göğsüme yaslayıp sıkıca sarıldım. "Artık gözyaşı dökmeyi bırakıp kan dökeceğiz, emin ol o da bunu isterdi. Şimdi herkes dağılsın, sabah tekrardan burada buluşuyoruz" dedim.

...

Barış dışında evde kimse kalmamıştı, tabii Savaş'ın yerde hareketsizce yatan bedenini saymazsak... Barış biraz yalnız kalmak istediğimi düşünerek odasına çekildi. Artık güçlü rolü yapmak zorunda değildim. Dizlerimin bağı çözülür gibi hissederken kendimi Savaş'ın ölü bedeninin yanına bıraktım.

Ağlamak istiyordum ama buna hakkım yoktu. Kurumuş kanlı ellerime bakarken titreyerek uzandım ve Savaş'ın donuk gözlerini kapadım. Alnımı göğsünün üstüne koyduğumda eve çöken o kasvetli sessizlikte alnımın altında, derinlerde Savaş' ın kalbinin içinde belli belirsiz bir akım hissettim. "Yoksa... Yoksa..." diyerek ayağa kalktım ve soluğu Barış'ın kapısın önünde aldım.

Hışımla "Bu böyle olamaz! Savaş'ı kurtarmanın bir yolu olmalı!" diyerek odasından içeri daldım. En az benimki kadar çaresizlikle bakan mavi gözlerinde küçük bir umut ışığı gördüm. "Belki..." diyerek kolumdan tuttuğu gibi benimle birlikte Savaş'ın olduğu odaya koştu.

"Gökberk... Bir ihtimal var ama işe yarayıp yaramayacağını bilmiyorum. Eğer iyileşme faktörünü yeterince kuvvetli bir şekilde tetikleyebilirsek, bu güç, Savaş' ın geçmişteki özel yetenekleri sayesinde cansız bedenini yeniden hayata döndürebilir." dedi. "Peki bunu nasıl yapacağız?" diye sorduğumda sert mizaçlı yüzünü ekşiterek "Bu biraz mide bulandırıcı olabilir." diye cevap verdi ve Savaş' ın yanına eğilip "Acele etmek zorundayız. Yaptıklarımı sorgulamadan aynısını yapmalısın." dedi.

Ben daha ne olduğunu anlayamadan Barış, Savaş' ın kaslı kolunu kuru bir dal parçasını kırar gibi kuvvetli bir çatırtıyla ortadan ikiye katladı. Ardından avına ölümcül darbe bırakan bir kurt gibi kolunu defalarca ısırmaya başladı. Barış keskin dişlerinden ve çenesinden Savaş' ın kanları akarken "Sana dediklerimi duymadın mı?! Ne duruyorsun? Olabildiğince fazla fiziksel hasar vermemiz gerek!" diye bağırdı.

Şaşkınlıktan bulanmış zihnimle Savaş' ın elini ellerimin arasına aldım ve yumruk yapıp ufak bir taş parçasını tuzla buz eder gibi avucumda sıkarak kırdım. Ardından ben de arka arkaya ısırmaya başladım.

Evin boş koridorlarında yankılanan kırılan kemik sesleri, soğuk ete saplanan dişlerimizin çıkardığı sesler derken kan gölüne dönmüş halının üstünde kim bilir ne kadar uzun süredir bunu yapıyorduk... Daha fazla dayanamayıp "Bu kadar yetmez mi!?" diye bağırdım. Barış kan çanağına dönmüş gözlerini bir transtan çıkmış gibi üzerime dikti. "Yaptıklarımız işe yaramazsa en azından bu saygıyı göstermiş olalım. Benden bu kadar!" diyerek koltuğa yığıldım.

Soluk soluğa kalmış bir biçimde nefeslenmek için öne eğilip yüzümü avuçlarımın arasına aldım ve derin bir iç çektim. Ağzımdaki o soğuk metalik tat ellerimdeki keskin kan dokusuyla birleşerek midemi bulandırmıştır. Bir an için omzumda Barış' ın elini hissettim. Ve o da kendisini koltuğa bıraktı. O kadar sarsılmış bir haldeydik ki ikimiz de o karanlıkta sessizliğe boğulup beklemeye başladık.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 01, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Genç Kurt'un MaceralarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin