Genç Kurt:Dolunay

297 12 7
                                    

Ergen Kurt:Dolunay

Akşam çıkışta Barış,Gökberk'in yanına gitti. Beraber arabaya bindiler. Barış, Gökberk'i ormana götürüyordu. Ormana geldiklerinde Gökberk çok heyecanlıydı çünkü Barış ona karizmatik dövüş teknikleri öğretecekti. Her şeyin özeli vardı yani...

İlkin temel ama güzel bir hareket öğretti. Adama yumruk atıp havaya fırlatıyorsun tam da düşerken pençelerini çıkartıp adama saplıyorsun. Hareketleri çok çabuk kavramıştım. Ama dolunaya az bir süre kala bunları bana öğretmesi bence yanlıştı.

Daha sonraki günler okul haricinde kalan vaktimi egzersiz yaparak geçirdim. Dolunay günü içimde çok farklı hisler vardı. En başta gelen ise öldürme isteğiydi. Çok agresifdim. Barış bunu anlaşmıştı. Yanıma geldi ve " Bugün senin için çok zor bir gün anlıyorum ama sakin dur ve derin nefes al " dedi. Bütün gün zar zor durdum. Hatta biriyle kavga ettim. Damarlarında akan kan vahşi bir kurdun kanıydı ve iliklerime kadar öldürme isteği akıyordu.

Akşam Barış beni eve bıraktı ve yakında geleceğini ve uslu durmam gerektiğini söyledi. Ben de televizyon izlemeye başladım. Kapı çaldı. Barış gelmiştir diyerek kapıyı açmaya gittim ama karşımda Ayça duruyordu. İçimden bir dizi küfür ettim, bu kız burada ne arıyordu. Hem de dolunay günü gelmişti. Hemen içeri girdi ve şöyle dedi" Senle yarım kalan bir işimiz var" ve beni koltuğa itti. Çok heyecanlanmıştım ve onu ittim. O sırada Barış geldi ve elinde bir zincir ve kelepçe vardı.

Barış hemen bir bahane bulup onu gönderdi. Bana döndü ve "Hadi başlayalım " dedi. Beni en üst kata götürüp odamdaki yatağın demir kısmına kelepçeledi. Sonra beni zircirle sardı ve en son bir asma kilit taktı." Uslu dur ergen bebe. Ben kaçma ihtimaline karşı dışarda olacağım" diyerek gitti.

Çok uzun süre geçmişti. Hava iyice kararmıştı. Camdan dışarı altın ve bulutlar ardından yükselen dolunay ı gördüm. O an içimde fırtınalar kopmaya başladı. Kendimi zar zor tutuyordum. Ve olan oldu. Artık dönüşmüştüm. Damarlarımda bir ölüm makinesinin kanları akmaya başladı. Zincirleri zorladım ama kırılmadı. Bir gayret kükreyerek denedim ve zincirler ip gibi koptu. Sonra tek hareketle kelepçeyi de söktüm. Camdan aşağı atladım. Kimse yoktu. Barışta ortada yoktu. Hemen koşmaya başladım. Ve bir vızıltı sesi geldi hemen yere yattım. Üstümden bir kaya parçası geçti. Ayağa kalktım ve arkama döndüm...

Karşımda Barış duruyordu. Bana baktı ve şöyle dedi: " Lan bebe ben sana uslu dur demedim mi? ". Onun üstüne doğru koşmaya başladım. Onu yumruklamaya başladım. Ama o bana sadece hırladı ve aparkat attı. Havada uçmaya başladım, yere düşerken Barış pençelerini karnıma sapladı. Bu adam bana öğrettiklerini benim üzerimde uyguluyordu. Hemen ormana doğru koşmaya başladım.

Barış

Gökberk ormana doğru kaçmıştı. Onu kokusundan takip etmeye çalışmıştım ama ergen bebe göle girmiş ve kokusunu silmiş. Bundan dolayı biraz da ıslak ayak izlerinden takip ettim ama onu kaybettim. Galiba ağaca tırmanıp ağaçlar üzerinden gitmiş. Biraz etrafta gezindim. O şu an bir ölüm makinesiydi ve etrafta serbestçe dolaşıyordu. Onu bulmam lazımdı. Ohhh olamaz bir çığlık sesi duydum.

Sesin geldiği yöne doğru deli gibi koşuyordum. Sabah olmasına iki saat vardı. Ve onu gördüm. Bir insanın üzerindeydi. Hemen onu tutup fırlattım. Yerdeki adamı sırtlayıp koşmaya başladım. Kulübe gibi bir yer gördüm ve adamı içeri yatırıp Gökberk'i bulmaya çalıştım. Bir hırlama sesi duydum. Arkamda Gökberk ve gizemli Alfamız vardı. İkisi bir olmuş ve bana saldıracaklardı. İçimden bir dizi küfür ettikten sonra bir ağacın üzerine atladım ve tırmanmaya başladım. Ağaç yaklaşık 20 metreydi ve zirvesine ulaştım. Aşağı baktığımda Alfa nın bir kayayı kaldırdığını ve Gökberk'in ağaca tırmandığını gördüm.

Alfa kayayı bana fırlattığında hızlı bir hareketle kenara çekildim. Havaya sıçradım ve kayayı tuttuğum gibi aynı şekilde Alfa ya gönderdim. Kaya Alfa ya çarptığında Alfa yere gömüldü. Başka bir kaya alıp Gökberk'e fırlattım. Gökberk bayıldı. Onu tutup kaldırdım ve eve götürdüm. Eve giderken gün doğmaya başladı. Gökberk'i yatağa yatirdim ve aşağıya kahvaltiyi hazırlamaya indim.

Gökberk

Uyandığımda her yerim ağrıyordu. Barış içeri girdi ve elinde bir tepsi vardı. Adam günlerdir bana sabahleyin kahvaltı getiriyordu. " Ne oldu? " diye sordum. O da " Bitti, dün az kalsın birini öldürecektin ama sabahı getirebildik. Şimdi yat dinlen. Zaten haftasonu " dedi ve gitti. Kahvaltılımı yaptım ve yattım. Mutluydum çünkü önündeki bir ay boyunca rahat olacaktım.....

-------------------------------------------------------------------

Arkadaşlar lütfen "Yumruk Yumruğa" yı okuyun ve "Ergen Kurt'un Maceraları" devamında ne olabilir? Yorumlarınızı bekliyorum.

Genç Kurt'un MaceralarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin