-3-

84 7 4
                                    

Nur koymuşlar adımı. Bakana ışık olsun diye mi sahibine ışık tutsun diye midir bilinmez.. Annem der ki sen doğduğun gün bizim bahtımız açıldı. Açılan tek kapı o değildi elbet. Taze bir nefes hayat hanesine gözlerini açmıştı. Doğmak bir defaya mı mahsustur? 

Bir an doğar bir an ölür insan. Ama pek çok kez yeniden doğar. Acılar soldururken benzi, rengi verendir ümit. 

Dükkanın kapısını araladım. Başımı sola doğru çevirdiğimde bir çift yabancı gözle çakışmıştım. 

Gözler yere mıhlanmalı. Yoksa mahrem gözlerden yüreğe inecek bir yol arardı. Yer, o toprak bize bir zırhtı. 

"Selamünaleyküm baba, evde çantanı unutmuşsun. İhtiyacın olur diye getirdim."

"Sağ olasın kızım. Bende sabah buralarda arıyordum çantayı. Demek evde unutmuşum."

Babamın memnunca kısılan gözlerine tebessüm ederek işe geç kalmamak için dükkandan ayrıldım.

İçeride karşılaştığım bakışların sahibi babamın çırağı olmalıydı. Dükkandan durağa kadar yürümem çok uzun sürmedi. Karşıdan otobüs gelmek üzereydi.  Çantamdan kartımı çıkarmak için uzandığımda koluma çarpan beden ile yalpaladım. 

"Affedersiniz hanımefendi. Acelem varda ondan sizi fark edemedim."

Boynuna taktığı şal doğu yöresine aitti. Buralarda böyle giyinen görmemiştim. Genelde olmazdı da. Ondan garip geldi.

"Önemli değil. İnsanlık hali."

Otobüs geldi ve bana çarpan adam da koltukların birine oturdu. Sabah saatleri olduğundan dolayı az kişi olurdu. Genellikle de sessiz geçerdi şirkete kadar giden yolculuğum. Dışarıyı  seyrederken kulak misafiri oldum. 

"Yusuf'u bulamadım. Düğünden kaçtığı gün izini kaybettim. Ama sorup soruşturduğuma göre hangi şehirde olduğunu biliyorum."

Oturduğum yer dar geldi bir anda. Ben narin değilim ama duyduğum manalar beni gerdi. Yusuf her kim bilmiyordum ama yolu açık olsun demekten başka bir seçeneğim yoktu.

*

Yusuf

Yusuf'un gurbeti çok farklı başlamıştı. Onun yola çıkma nedeni iyi nitetinin bir göstergesiydi.

Allah niyetleri de bilirdi amelleri de. İnsanlar bunu bilmese de.

Bir hafta tez geçmişti. Genç adam işleri çabuk öğreniyordu. Halbuki tek gördüğü küçükken anasının masa başında uzun kış gecelerinde dikiş dikerkenki haliydi. Çocukluk dedi içinden esefle. Ne çok soyutluğun birikimiydi öyle. Hatıralardan başka bir şey kalkmamıştı geriye. Acılardan ise koca bir delik.

Baba kavramı bir çocuğun en dik yanıydı. O eğrilirse diğerleri bu direğe karşı ezilirdi. Baba evin bekçisiydi ya korumuş muydu o yabanilikler kapıya dayandığında?
Ana evin yüreği atan damarı işleyen kanıydı. O ılıklık soğursa kim yaşayabilirdi? Kim sağ kalır, ne sağlam kalırdı?

Onun için dedi içinden ben ölmemek için buradayım. Emaneti korumak için..

"Yusuf oğlum az gel bakalım."

Derin düşünceleri Usta'nın sesiyle yarım kalmıştı.

"Buyurun Usta?"

Usta'nın merhametli kısık gözlerine baka kaldı bir süre. Babam dedi benim babam bana hiç böyle bakmış mıydı? Bir kez olsun görmek isterdim.

"Bir süredir seni gözlüyorum. Ama sakın yanlış anlama. İyiliğin için. Akşam yemeklerini atlıyorsun. İnsanın yalnız iştahı olmuyor değil mi? Düşündüm, bundan sonra her akşam yemeğinde seni davet ediyorum. İtirazını kabul etmem ama sonra işine devam edersin.."

Ne diyeceğini bilemedi Yusuf. Elhamdülillah dedi tüm kalbiyle. Rızkı veren Allah'a hamd olsun.

"Sağ olasın Usta. Diyecek bir söz Bulamıyorum. Beni koruyup kolladığınız için Allah razı olsun. "

*

Akşam yemeği için sofrayı kuruyordum ki salondan elinde telefonuyla annem içeriye girmişti.

"Kızım fazladan tabak çıkaralım."

Anneme şaşırarak baktım. Yeterli sayıda tabak masanın üzerindeydi.

"İki sofra olacak. Babam aradı şimdi bir misafirimiz gelecekmiş."

Ellerimi raflara uzatıp tabakları indirmiştim.

Babamın sayısız misafirlerinden birisi olmalıydı. Babam severdi insanları, muhabbetle dolup taşan odaları. Bu yönü güzeldi.

Bir hadis-i şerifte diyordu ki:

“Misafir, rızkıyla gelir, ev sahiplerinin günahlarının affedilmesine vesile olarak çıkıp gider.” (Aclûnî, 1/88,  2/36).

Ne güzel bir müjde.

Zil çalarken kıvrılan feracemin kolunu düzeltmiştim. Müjdenin sebebi gelmişti.

"Kızım salonun kapısını baban kapatmıştır. Ben kilerden turşuyu almayı unutmuşum. Hadi kuzum alıp da geliver."

Mutfaktan çıkmıştım, salonun yanından geçerken kapısının  aralık olduğunu farketmiştim.

Hızlı olmaya karar verdiğimde kulağıma sözler ilişmişti. Sözler bıçaktı kor bir yaramı sızlatmıştı.

"Yusuf oğlum, senin memleket Mardin değil miydi? Bugün haberlerde gördüm de dikkatimi çekti. Adaşın olan bir genç nikah masasında tabancayla ateş edip kaçmış."




Bu Drama BendimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin