Gözlerimden dökülen minik taneler yüreğimi dayanılmazca yakıyordu.
Ufak dar odamda camın kenarındaki masaya dayanıyordum. Kollarımı ıslatan göz yaşlarım tükenmek bilmiyordu.
Üzerime atılan iftiranın ağırlığı altında küçülüp kalmış ve bu dar odada sığınacak tek şeyin dualarla yakarmak olduğunu biliyordum.
O yabancı adam ile benim sevgili zannedilmem mi daha korkunçtu yoksa ailemin tehlike altında olması mı? Her ikisi de karşılaştırılamazdı.
Korkuyorum. Sakındığım iffetimi kayıp etmekten, sakındığım sevdiklerimi kayıp etmekten. O adamı bizden uzaklaştırmalıydım. Ama bunu nasıl yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok.
Elimde tuttuğum tesbihimi çekmeye devam ettim. Her bir tevhid dilimde billur birer bülbüle çevrilip Yaradana zikir ediyordu. Gönlüme bir bahçe yeşerdi yavaş yavaş ve güllerin pembe kokusu her yere yayıldı.
.
Yusuf
Bir yükü yüklenmişti yük olmasın diye. Ama geçmişini bırakıp geldiği bu şehirde kamçı gibi gönlüne saplanan yine geçmişi oldu.
Yusuf'un elleri yine Yusuf'la bağlandı.
Dükkanda tekçe genç adam vardı. Ustası acil bir işinin çıktığını ve hemen geleceğini söyleyeli bir iki saat olmuştu.
Dükkanım açıldığında çınlayan küçük zil çaldı. Arkası dönüktü gelen kişiye. Dikiş makinesinden ayırdığı ayaklarını ve ellerini sandalyeyi geriye itmek için kullandı.
Gelen bir kişi değildi.
"Oo Yusuf Ağa! Çıraklık sana yakışmış, ama nedense bu işte bir yamukluk var."
Karşısında mazinin sillesinden kalıntı olan bir adam duruyordu. Üç günlük dünya için bir bela gibiydi. İnsan için en karaktersiz.
Ne dese açıklayamayacaktı kendini. Ne dese inanmazlardı.
Uzun bıyıklarını sıvazladı adam ve o tandık acı meseleyi hırpalarcasına döktü ortaya.
"Meseleyi nasıl unuttun Yusuf Ağa?! Rojda'yı bir yabancıya yar ettin de adam mı oldun!"
Bir müddet sustu Yusuf. Ve çırpındı gönlünde o karanlığa tekrar çekilmekten korktu. Güneşi kuyuya indirene yalvardı ve dilinde susup susadığı gerçekliği bir kez daha konuştu.
"Hakikati sorarsan Sezer Ağa, Rojda'yı seven ben değildim. Yabancı dediğin adamın sevdalısıysa o. Rojda da onun. Reddedip onların kavuşmasına sebep olmak adamlıktır. İki seveni birbirine kavuşturarak evlendirmek hayırdır."
Sezer Ağa köpürdü içinde, engin bir öfke damarlarında deryalar gibi aktı delice.
"Sen akıllanmamışsın Yusuf Ağa! Adam dedik belki uslanmıştır akıllanmıştır dedik yolları aştık geldik. Ama yok! Madem hal böyle yürü! Yürü, senin hakkından ancak baban, Akif Ağa gelir!"
Yusuf'un güneşini, kuyudan kirli siyah eller çekiştirdi, ve ellerine ve ayaklarına bağlanan iri sert ipler onu acıyla mıhladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Drama Bendim
Spiritual"Neden geldiniz?" Mesafeli sesi yüzüme kapıyı çarptı. Ve yankısı gökyüzündeki kuşları bile rahatsız etti. Bir açıklamam var mıydı? Bundan iki yıl önce o gün nikah masasında bu adam tarafından terk edildikten sonra... Tek cümle bile duymadan saatlerc...