-2-

86 8 3
                                    

Adının aşk olmadığını biliyordum. Bağlanmak mıydı? Güvenmiştim ona. Hayalini kurduğum helal hanemin duvarlarını şenlendiren isimdi Tarık.. Bir insan bir insana nasıl bağlanmalıydı? Ben bağlanmıştım. Onu ilk sevdalım, ilk gönül yanığım yapmıştım. Ama ortada bir yangın varsa o da bendim. Göz pınarlarımın kuruduğu o andan bu yana tükettim harelerime sığdıramadığım gözlerin soğukluğunu.  

"Nur hanım?"

Gözlerimi kaldırdım bilgisayarın ekranından. Yanıma gelen kişiyi bile fark etmemiştim. 

"Buyurun?"

Kısa bir konuşmanın ardından belgeleri teslim edip gitmişti. Bu yayınevinde çok az konuştuğum kişi vardı. 

Ben yalnızdım. Kalbim yanmıştı o gün. Belki de acım uzak tutuyordu herkesi. Bir canavar gibi soğuk ve vahşi gözüküyordum herkese. Kendi halimdeydim aslında. Yoğun acı hissetsem de bahsetmemiştim kimseye. Anlaşılmayı bekledim. 

Anladıkları tek mana soğuk bir yapım olduğuydu. Şen şakrak olduğum konusunda iddialaşmam. Ama bu olay beni dünyanın dördüncü köşesine fırlatıp atmıştı. Bir el beni iteleyip düşünmeden bir boğum gibi çözüp attı ellerinden. İstenilmeyen olmak mıydı suçum? Hevesimle istememden miydi? Haşa isyan değil!  Sadece kusuru ve acıları döküyordum aklımca. 

Bir iş çıkışı daha geldi. Saatler bile dakikasını saymıyordu artık. İnsan insana bakar mıydı? Eve varan yola yaklaştığımda bir ah daha oturdu bağrıma ama suskunluk perdelerini çektim hızlıca. Annemdi sebebi. Tarık'ın amansızca beni terk ettiği gün en çok göz yaşını döken kadına merhametimden.. Bir annenin yüreğini burkanın işi rast gider mi? 

Dün. Ne kadar da kıştı gözleri. Sözleri buzullardan o soğuk rüzgarı kalbime fısıldamıştı. Gönül dinleseydi bu hikaye o gün biterdi. Kimsenin yoluna taş olmak değildi emelim, kendi yolumda var olmaktı. 

"Hoş geldin kızım"

Beyaz tülbendi ile nur bir pamuktu yüzü.  Akşam ezanı ile bir kılmış olmalıydı namazını. Selamımı alan annemin elini öptüm ve sarıldım. 

Akşam yemeği için sofrayı kurduk ve oturmuştuk. Babam mutfağa girdiğinde gülümsedi ve yerine geçmişti. En son iki gün önce görüşmüştük. 

"Nasılsın kızım?"

"Elhamdülillah. Sen nasılsın baba? İşler nasıl gidiyor?" 

Gözleri parıldamıştı babamın. Anlaşılan bir müjde kapımızı çalmıştı. 

"Elhamdülillah. Ben iyiyim. İşlerse çok iyi. İş ilanında aradığım çırağı sonunda buldum."

Babamın ilanı iki ay önce koyduğunu hatırladım. 

"Çok iyi baba hayırlı olsun. Terzilik maharetlerini miras bırakmaya karar vermen çok güzel."


*


Yusuf

Pürüzlü elleriyle kavradığı eski bavul ile dikilmişti dükkanın önünde. Bilmiyordu bu şehri.. Yabancısıydı buraların. Elindeki adresi kontrol etti.

"Hayrola genç adam kime bakmıştın?"

"Hasan Ustaya bakmıştım. "

Yaşlı adam tebessüm etti. 

"Sen benim kardeşi arıyorsun anlaşılan. Hasan Usta içeride olmalı. Sabah namazından sonra açar dükkanı. Doğru yerdesin yani."

Mahcup ve minnetle uzandı yaşlı adamın eline. Alnına dayadı. Çölde su bulmuş kadar memnundu şimdi. 

"Sağ olasın amca sağ olasın. Allah razı olsun."

Hasan ustanın kardeş kadar yakın olan arkadaşı yaşlı adam sıktı elini babacan bir tavırla.

"Ne demek evladım. Ben seni tutmayayım. Hasan usta dakiktir ona göre."

Dükkana sağ adımla girdi ve verdi o hoş sedayı.

"Selamünaleyküm"

Gözlükleri indirdi Hasan Usta gözünden. Beklediğinden daha erken gelmişti çırağı. 

"Ve aleykümselam"

Sandalyeye buyur etti Hasan usta, genç adamı. 

"Adın nedir evladım?  Memleketin neresidir? Tanışalım hele sonra iş başa düşecek."

Kırık bir tebessüm edebildi genç adam.

"Adım Yusuf. Memleketim buralardan çok uzaktır. Mardin den geliyorum usta."

Hasan Usta süzdü delikanlıyı. Saygısından önünde birleştirdiği ellerini, hemen ayak ucundaki hırpalanmış bavulunu ve yağmur buğusu sinen kapkara gözlerini. Gözü tutmuştu içine sinmişti bu çırak. Hal hareketlerine ve hislerine göre karar vermişti. 

Çay söylemek için ayaklandı usta ve konuşmaya başladı.

"Bak evladım. Ben bu yaşım kadar sadece bir iş bilirim. Ona da sımsıkı tutundum. Senden en önce arz ettiğim hakkıyla işleri yapman."

Başını salladı genç adam.

O sırada dükkanın kapısı açıldı. Yusuf sesin geldiği yöne çevirdi başını. Gözlerin ilk gördüğü manadır. Yusuf okudu o an ilk kelamı. Burası kara kuyuydu. 






Bu Drama BendimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin