3. Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan; Gece gibi kapkaranlık nefsini yak. (Hz. Mevlana)
Şarkı: Sena Şener – BAK BANA
Her yerde farklı desen ve renklerde ama aynı şeyin asılı olmasını daha net anlıyordum şimdi. Sade beyaz duvarlara renk veren tek şey somon rengi lale tablolarıydı. Her insanın eksik, güçsüz ve çaresiz yanı vardı. Emirbey’in ki ise annesiydi. Beni annesiyle yalnız bırakıp aşağı indi.
Her bir duvara o tablolar hakimken Lale Hanım’ın odasında tek bir çerçeve dahi yoktu. Hastane odasına benzetmiştim içeri girer girmez. Fakat hastane odalarında olmayan enine geniş kitaplık tüm haşmeti ile duruyordu hanımefendinin yatağının karşısında. Kitaplık Victoria zamanından kalma gibi antika duruyordu. En üst katta ise kitaplığa işlenmiş bir kabartma yazı dikkatimi çekmişti. Elimi Arapça harflerin üstünde yavaşça gezdirdim.“La tahzen! İnnallahe meana…”
“Üzülme çünkü Allah bizimledir…”
Duyduğum kısık sesle yerimde aniden sıçradım ve gözlerimi yazıdan çekip Türkçesini mırıldanan yeni uyanmış kadına çevirdim.
“Kusura bakma kızım, korkuttum seni.”
“A-asıl siz kusuruma bakmayın efendim, ben ne zaman uyanacağınızı bilmediğim için kütüphanenize bi göz gezdireyim dedim.”
“İyi yapmışsın kızım, Aysel yok mu?”
Kadın mümkün olduğunca minimum düzeyde tutuyordu ses tonunu. Yorgundu, 7/24 yatmasına rağmen yorgun düşmüştü bedeni.
“Aysel ablanın kardeşi hastalandığı için onun yerine ben geldim bugün, adım Aslı Gönül, hemşireyim, daha doğrusu bir ay öncesine kadar hemşireydim.”
“Neden bir ay öncesine kadar?”
“Bir yıl sözleşmeli çalıştım efendim, kadroya geçemediğim için ayrılmak durumunda kaldım.”
“Anlıyorum kızım, Allah hakkında hayırlısını versin.”
“Amin efendim teşekkür ederim. Bu arada Aysel ablayla biz aynı apartmanda yaşıyoruz. Benim ondan, onun benden başka güveneceği kimse olmayınca buraya gelmemi rica etti.”
Müzeyyen Lale Hanım ağır ağır başını salladı. Evde tedavi gören diğer böbrek hastaları gibi değildi. Konuşurken nefesinin ara ara taşıyor gibi olması gözümden kaçmamıştı. Hem Aysel abla hanımefendi için yatalak demişti, galiba hastalığı ileri düzeydeydi çünkü her böbrek hastası yatalak olmak zorunda değildi.
Yanından ayrılarak beslenme listesine uygun sağlıklı bir kahvaltı hazırlamıştım. Ama bir şeyler eksik gibi görünüyordu tepside. Şöyle herkesin babaanne tarifi dediği ama benim her gün tükettiğim faydalı yemişler de eklemek lazımdı. Kahvaltılıkları yerleştirirken yaptığım her hareketi izleyen Şiraz Hanım ve Esra gözden kaybolunca dolapları karıştırmaya başlamıştım. Şeffaf bir kavanozda aradıklarımı bulunca gülümsemem suratıma yayıldı. Çaktırmadan yirmi bir tane sayıp küçük bir tabağa yerleştirdim. Şimdi geriye üç katı tırmanmak vardı. Bahçeden son kata çıkan bir asansör vardı fakat soğuk havada dışarı çıkmak istemedim. Bu köşkün Ziyagil köşkünde olduğu gibi bir asansörünün olmasını beklerdim, tek eksiği galiba buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aslı Gönül
RomanceElimde kağıt, gözlerimde anılar, kalbime tonca ağırlık yüklenmiş bir acı. Dolandırılmıştım. "Her insan hayatta en az bir kez dolandırılır" diye bir söz okumuştum geçmişte bir gün. Keşke müstakbel kocam değil de tecrübeli bir hırsız tarafından çalın...