9.Bölüm

18 1 0
                                    

15. Yaşım

18 yıllık hayatımın kesinlikle en kötü yılı, yaşadığım her güne lanet ettiğim yıl, psikolojik olarak dibi gördüğüm yıl, Lavin'den başka arkadaşımın olmadığı yıl, kendimden iğrendiğim yıl ama bu iğrenti kendi yaptıklarım yüzünden değil bana yapılanlar yüzünden kendimden iğrenmiştim. 

Zaman zaman bunun saçma olduğunu düşünsem de aynada yüzümü görünce midemin bulanmasına engel olamıyordum. Normalde kolay kolay ağlayan birisi değilim. Yüzümden gülümse eksik olmaz. Ama 15. yaşım da güldüğümü asla hatırlamıyordum. Her günüm ağlamakla ağlamakla ve sadece ağlamakla geçiyordu. Ağlamak bana iyi gelmiyordu. Hatta daha kötü olmama neden oluyordu. Ama içimden başka bir şey gelmiyordu. Sadece ağlamak geliyordu. 

Başka bir şey yapacak durumda değildim. İşte tam bu yüzden yaşadığım her güne lanet ediyordum. Günün benim için başlamadan bitmesini diliyordum Tanrı'dan. Canımı almasını bu ızdırabın son bulmasını istiyordum Tanrı'dan. Ama kabul olmuyordu dualım o zamanlar Tanrı'nın sevgili kulu olmadığım için duamı kabul etmiyor zannediyordum. Ama şu an anlıyorum ki aslında tanrı başıma gelenlerle savaşmamı ve galip gelmemi istiyordu. Bu güç bende vardı. ama keşfedememiştim. 

Ama tanrı iyi ki dualarımı kabul etmemişti. İyi ki galip gelmeyi denemiş ve başarmıştım. Belki de bu savaşı kazanmamın hediyesi hayatıma Çağrı'nın girmesiydi. O hayatıma girdikten sonra uzun zaman sonra güven duygusunu ve ilk defa aşkı deneyimleme şansı bulabilmiştim. Gelecekte ne olacağını kimse bilemezdi. Belki de hayatım radikal bir şekilde değişecekti. Belki de Çağrı hayatımdan ebediyen çıkacaktı. Bu ihtimali düşünmek bile istemiyordum..

Kaan şerefsizini görünce aklıma 15. Yaşım geldi.

~3 Yıl Önce~

"Derin? Abicim burada tek başına ne yapıyorsun?" sesini duymuştum. Sesinde mutluluk vardı. O zaman ben 15 o ise  19 yaşındaydı. "Babamı bekliyorum Kaan abi. Beni almaya geleceğini söylemişti." cümlemi bitirmemle eş zamanlı olarak Kaan'ın gözleri kısıldı. "Nasıl yani sen bilmiyor musun?" bu sefer gözümü kısma sırası bendeydi. "Neyi bilmiyor muyum?" dedim. Kaan'ın gözlerinin içi parıldadı. "Babanın babamla bir yere gittiğini bu yüzden annenin bize geldiğini. Senin de bize geleceğini." dediğinde şaşırmıştım. Ama nedense içimden bir ses o eve gitmemem gerektiğini söylüyordu. O sesi dinlemeli miydim bilmiyordum.

"Gerek yok ev yakında zaten anahtarım da var zaten. Ben eve giderim." dediğimde Kaan'ın yüzü asıldı. "Olmaz Derin," dedi. İçime nedenini anlayamadığım bir şüphe düşmüştü. Bu şüpheyi tuhaf bulmuştum. Zira Kaan'ın ailesi ve benim ailem çok uzun zamandır tanışıyorlardı. Biz onunla beraber büyümüştük. Benim manevi abimdi o. 

"Neden olmaz?" dedim sorgulayan sesimle. Karşımdaki adam verecek cevap aradı. Belli ki verecek cevabı yoktu. Ama neden böyle yapıyordu ki? Eve gitmemin ona ne gibi bir zararı olacağını düşündüm. Ya da onun evine gitmemin ona nasıl bir fayda sağlayacağını..

"Çünkü sizin evi böcekler talan etmiş sanırım. Evi de ilaçlamışlar. O yüzden bir kaç günlüğüne bizde kalmanız gerekecek." tüm şüphelerim toz bulutu gibi dağılmıştı. Beraber onların evine yürüyorduk. Ya da sonuma doğru yürüyordum kim bilebilir..

Evlerine girdiğimiz de etraftaki sessizlik beni germişti. Nedense içimi huzursuzluk kaplamıştı. Bu evden gitmek istiyordum. Ama bizim ev ilaçlıydı. En azından o öyle söylemişti..

"Sen keyfine bak benim duşa girmem lazım." dediğinde içimdeki kuşku iyice artmıştı. Ama Kaan bana bakık gülümseyince gülümsemem lazımmış gibi hissettiğim için bende sönükce gülümsedim.

Bagajdaki CesetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin