II

24 2 0
                                    

Cevher'lerden Kristal

Ertesi gün tam da söylediği gibi yine oraya gittim. Bekledim. Bekledim. Sabahın ilk ışıklarından, son ışıklarına dek bekledim. Yüzeye ellerimi yaslayıp kendimi yukarı ittim ve kenara oturdum. Ne bir gelen vardı, ne de bir giden. Tam gitmek için hareketlenmiştim ki arkada bir hareketlilik hissettim. Hızla kendimi suya geri bırakırken birinin beni görebilmiş olma ihtimali ödümü kopartıyordu.

"Gidiyor musunuz?" Dünkü işittiğim sesti bu. Cevap vermeyerek somurtmaya devam ettim. "Cevap vermeyecek misiniz Leydim?" Omuzlarımı silktim. "Pekala, cevap vermemekte çok haklısınız. Geciktiğim için üzgünüm, patronum biraz serttir son dakikada işim çıktı." Yaptığı açıklama karşısında ifademin yumuşadığı belliydi.

"Sorun değil." Denizin içine biraz daha girerek kendimi rahatlatmaya çalıştım.

"Denizi çok seviyorsunuz değil mi? Her gördüğümde içindesiniz." Gülümseyerek söylediklerine güzel bir gülümseme ile karşılık verdim. "Sizi bir gün giyinik görebilecek miyim merak ediyorum." Şakayla karışık söylediğini düşünsemde şaşkınlığımı gizleyemiyordum.

"Siz insan erkeklerinin sapık olduğuna dair söylentiler duyuyordum. Yani bunu tercih edeceğine kıyafetli halimi mi tercih ediyorsun?" Kıstığı gözleri ve kaşlarıyla garip garip baktı bana. Ardından gülmeye başladı.

"Hayır, ben onlardan değilim. En azından ben öyle sanıyorum."

...

O gün işi çıktığı ve beni daha fazla bekletmek istemediği için fular denilen kumaş parçasını yanında getirmemişti. Bizde biraz sohbet ettik ve sonraki gün fularımı getireceğini söyledi. Heyecanla tekrar oranın yolunu tutmuştum sabahtan. Bu defa erken gelmişti fakat dışarı getirdiğini yine unuttuğunu söyledi.

"Önemli değil, başka zaman getirirsiniz." Gülümsedi.

"Başka vakitlerde de benimle görüşmek istiyorsunuz, doğru mu anlıyorum Leydim?" Yanaklarımın kızarması onun biraz daha gülmesine yol açmıştı. "Hayatımda geçirdiğim en güzel tatil oluyor bu tatil, sayenizde Leydim." Söyledikleri iyice kıpkırmızı olmamı sağlamıştı, başımı eğdim ve dudaklarımı birbirine bastırdım. Elini yanağıma getirerek kafamı kaldırmama vesile oldu. "Sizi utandırmak istememiştim, bağışlayın beni. Sizin gibi soylularla nasıl konuşmam gerektiğini bilmiyorum." Başımı biraz daha kaldırıp göz göze gelmemizi sağladım hızla.

"Soylu değilim ben!" Şaşkın bakışlarımı yüzünü incelemek için kullandım.

"Öyle mi? Güzelliğiniz, beni öyle olduğunuza dair bir yanılgıya düşürmüş olmalı." Onunkine benzer bir tebessüm takındım.

"S-Siz peki? Soylu değil misiniz?" Başını iki yana sallarken elini yüzümden çekti. O elini çekene kadar varlığını bile unutmuştum elinin.

"Hayır, ilk karşılaştığımız gün söylediğim şu korsanlar vardı, hatırladınız mı?" Başımı küçük hareketlerle sallayarak hatırladığımı belirttim. "Ben,... bahsettiğim o korsanlardanım. Ve buraya yaz tatilinin yanı sıra... deniz kızı avlamaya geldik..." Söyledikleri üzerimde deprem etkisi yaratırken göz harelerimin dalgalandırınız an be an hissediyordum. Korkuyla inip şişen göğüsümle geriye doğru sendeledim. Soluklarım titreşirken bana yaklaşmasının asıl nedeni benim ne olduğumu biliyor olması mıydı diye düşünüyordum. Kuyruğum sanki ne düşündüğümü anlamış gibi su üzerinde yükseldi. Erkek insanın bakışları kuyruğuma doğru süzüldü. Saniyeler içinde yüzüme çıkan gözleri beni taradı.

"Sen, o gün gördüğüm kişisin..." demesiyle benim kaçıp gitmem bir oldu. Bir daha, görüşmemek üzere...

Arkamdan seslenişini duydum.

YAZ DALGASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin