Evet... İşte şimdi ondan hoşlanmaya başladım.
''Bu arada iyiyim saol.'' diyip gülmeye başladı Hyunjin. ''Yah!'' diye mırıldanıp ellerimi çekmeye çalıştım. Fakat ellerimi bırakmadı. Tam konuşacağım sırada Hyunjin'in sert bir şekilde, aramıza giren bir kişi tarafından itilmesiyle ufak bir şok geçirdim. Kim olduğunu görmek için öne ilerledim. ''Robert?'' dememle bana döndü. Ve, ''Seni nasıl rahatsız etti o pislik?!'' dedi. Robert'e göz devirip Hyunjin'in yanına koştum. ''O benim arkadaşım Rob...'' dedim, Hyunjin'e döndüm; ''İyi misin?'' dedim. ''İyiyim de, senin sevgili yasağın yok muydu?'' dedi ayağa kalkarken. kafamı iki yana oflayarak salladım ve ''Bir dakika. Bi' oturup konuşalım.'' dedim.
Ben, Hyunjin ile bir tarafa; Robert ise karşımıza oturdu. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım; ''İlk olarak; Hyunjin, karşımızda oturan kişi benim kuzenim, Robert. Senin beni rahatsız ettiğini düşünüp böyle bir harekette bulunmuş. Robert, yanımda oturan kişi; Hyunjin, benim arkadaşım.'' dedim. Bu uzun sözlerin ardından nefesimi düzenlemeye çalışırken Robert, ''Sadece arkadaş mı? Orada çok yakın duruyordunuz.'' dedi. Ben hemen ellerimi iki yana salladım. ''Biz-'' sözümü kesmesiyle Hyunjin'e döndüm. ''Biz abi-kardeş gibiyiz, öyle birşey mümkün değil.''
Gerçekten öyle mi?..
Chimin ve Richard geldi. Chimin, Hyunjin'i görünce küçük bir fangirl krizi geçirdi. Bende Hyunjin'in dediği şey üzerine, Robert'in yanına gitmek için kalktım. Ben kalkınca Hyunjin bileğimden tutup beni durdurdu. ''Nereye?'' diye sordu. ''Karşıya.'' diye kestirip attım. Bileğimi sertçe çekip Robert ve Chimin'in arasına oturdum. Richard, Hyunjin'in sağında, cam kenarında; Robert ve Chimin onların karşısında oturuyordu. Bende onların yanına karşıya geldim.
Chi-Chi bana sarıldı ve ''Seni çok özledim Yeongho-ah~'' dedi. ''Bende seni Chi-chi~'' dedim kollarımı ona sararken. ''Yah! Ben burada boşluk muyum?'' diye sitem etti Robert. Chimin'den ayrılıp ona sarıldım. ''Sen en yakışıklı kuzensin tamam mı?~'' dedim tatlı bir şekilde. Robert kollarını benden çekti ve ''Karşımızda oturan kişiden de yakışıklıyım değil mi?'' dedi. ''Rob...'' diye mırıldandım. Bakışlarımı Hyunjin'e çevirdim, bizi dikkatle dinliyor arada Richard'ın anlattıklarına kafasını sallıyordu. Bakışlarımı ondan çekmeden konuştum: ''Tabii ki ondan daha yakışıklısın Rob.''
/HYUNJİN'DEN/(15 dk. önce)
''Sadece arkadaş mı? Orada çok yakın duruyordunuz.'' dedi Robert. Laura ''Biz-'' derken sözünü kestim, biraz kabalık oldu ama... ''Biz abi-kardeş gibiyiz. Öyle birşey mümkün değil.'' dedim. O beni abisi olarak görüyor, bende onu kardeşim gibi görmeliyim ama kalp işte... Yaklaşık 1 aydır ondan hoşlanıyorum. Tabii bu sadece hoşlantı mı, aşk mı bilmiyorum. Duygularımı da bu şekilde saklıyorum; ''Biz arkadaşız'' diyerek.
Yanımdaki hareketlilikle, soluma döndüm. Yeongho ayağa kalkmıştı. Bileğinden tutup onu kendime çevirdim. ''Nereye?'' diye sordum. Sinirle baktı ve ''Karşıya.'' dedi, bileğini sertçe çekip karşıya geçti. Ne yaptım ki? Hayır yani birşey de yapmadım. Bana kırılmış ama neden?
***
Yurda dönene kadar - yurttayken de düşündüm- ne yaptığımı düşündüm. Fakat aklıma birşey gelmedi. Mutfak masasında yemeğin hazırlanmasını bekliyordum. Gözlerimi masadaki şişeye dikip düşünelere daldım. Belki kuzenleri var diye yaptı...hayır! Belki, belki o da benden hoşlanıyordu ve ben öyle diyince üzüldü. ''Hey, Hyunjin. Ne oldu öyle dalıp gittin.'' Felix, kafama yavaşça vurup bu sözleri söyledi. ''Aşık mı oldun yoksa!'' Evet, bilmiyorlar. ''Umarım Soojin değildir. Yah, cevap ver!'' dedi. ''Değil.'' dedim, kısık bir sesle.
Hemen yanıma oturup ''Aşık olduğunu kabul ediyorsun yani?'' dedi. Söylesem mi ki? Ona döndüm. ''Kimseye söyleme ama.'' Kafasını hızla salladı. ''Bugün bir kafeye gittim. Yeongho ile karşılaş-'' sözümü kesti. Heyecanla ''Soojin de orada mıydı?!'' diye sordu. Bir off çekip ''Ya, tamam anladık aşıksın. Ama bir dert anlattırmıyorsun.'' dedim. Kafa salladı ve ''Yani sen şimdi, Yeongho'ya aşı-'' elimle ağzını kapadım çünkü çok sesli söylüyordu. ''Kimse bilmesin, lütfen'' Kafasını sallayınca anlatmaya devam ettim.
''Yani diyorsun ki, benden hoşlanıyordu ve bu dediklerime üzüldü?'' Felix kafasını salladı. Şuan odamda yerde oturuyoruz. Felix gülümsedi ve ''Peki, ben şimdi aşağıya inip Laura'ya senden hoşlanıp hoşlanmadığını soracağım. Sonra da Yangsoo'yu göreceğim!'' dedi. etrafa bakındım, komidinin üzerindeki dergiyi alıp Felix'in kafasına çarptım. ''Soojin'i görmeyince ölmüyorsun! Ayrıca o kadar çok özlüyorsan git yayınlarını falan izle.'' dedim. Kapı ziliyle ayağa kalkıp ''İN-AH!! KAPI!'' diye bağırdım. Tekrar zile basılınca odadan çıkıp kapıya ilerledim. Felix de peşimden geliyordu. Giderken salona baktım, İN koltukta uyuyordu. Kapıyı açtım, Soojin. ''Merhaba Soojin-ah. bir sorun yok değil mi?'' dedim.
Soojin bana kafa selamı verdi. "Şapkanı kafe de unutmuşsun. Yeongho getirmemi istedi." dedi ve elindeki şapkamı bana uzattı. Şapkayı alıp "İçeri gelmek ister misin? Bende de Yeongho'nun bir eşyası vardı, onu bulayım." dedim. Felix heyecanla arkamda bekliyordu. "Aptal aşık..." diye mırıldandım. Ardından normal bir tonda, "Lix, ona salonu gösterir misin?" dedim ve odama ilerledim.
Yeongho, sabah dans odasında şişesini unutmuştu. Yatağımın yanında bulunan komidine ilerleyip üstündeki suluğu alıp incelemeye başladım. Temel rengi, beyaz; üstünde siyah renk el yazısıyla yazılmış grup isimleri vardı. Galiba kendisi yazmış... Çok güzel. Evet kesinlikle aşık olmuşum.
Odamdan çıkıp salona gittim. Soojin koltukta oturmuş Felix ile konuşuyordu. Çöpçatanlık yaparsam belki sonunda fark ederler. Elimdeki şişeyi Soojin'e uzattım. "Bunu dans odasında unutmuş." diye de açıkladım. Harekete geçme vakti... "Bu arada siz çok yakışıyorsunuz." dedim ve Felix'e kaş göz yaptım. Sonunda anlayarak "Bilmem ki yakışıyor muyuz? Bence, cevap açık bir şekilde evet." dedi. Arkadan Han geldi, "Bu bir aşk itirafı mıydı? Wuhuu!" diyip mutfağa doğru gitti.
Soojin şok olmuş biçimde, Felix'e dönüp "Bir dakika, sen ciddi misin?!" diye sordu. Felix derin bir nefes aldı ve "Evet, senden hoşlanıyorum, sana aşığım veya her neyse. Önemli olan sana karşı hislerim olması. Iıı... Sanırım bunu yapmam yasak, ama...boşver! Benimle çıkar mısın?" dedi. Waow... Bu çocuk ne ara bu kadar romantik oldu? Soojin gülümseyerek konuştu: "Aslında bende aynı şeyleri hissediyorum. Ve evet."
"Bunun yasak olduğunu biliyorsunuz ve yine de yapıyorsunuz..." dedi, mutfak kapısına yaslanmış, kollarını göğsünde birleştirmiş Chan hyung. Soojin'in ellerini kendi elleri arasına almış Felix kafasını kaldırıp "Hallederiz bir şekilde." dedi.
Kapının çalmasıyla odasından çıkıp kapıyı açtı Seungmin. Bende peşinden gittim. Hole geldiğimde Seungmin ve Yeongho sarılıyordu. "Laura, ne oldu?" dedi Seungmin şaşkınca. Yeongho ondan ayrıldı ve "Özür dilerim. Bir rüya görmüşüm. Sen ve Soojin öldürülüyordunuz. Tanrıya şükür rüyaymış. Yangsoo nerede?" dedi bir çırpıda. Seungmin eliyle salonu göstererek "O salonda." dedi. Biraz geri çekildi, Yeongho içeri girdi. Benim yanıma gelince soğukça "Merhaba." diyip salona ilerledi.
Aish... Tanrım! Kıskandım.
«————»
Lütfen oy vermeyi unutmayın 💗
Sizce güzel gidiyor mu?
Bu mini fic gibi birşey olacak.
Kendinize iyi bakın!!
또 봐요💖994 kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just A Friendship «Hwang Hyunjin»
Fanfiction"Arkamı dönmemle birlikte donup kaldım. Bangchan ve Felix karşımda duruyordu." "Arkamı döndüm. Karşımda duran 7 kişi ile donup kaldım." "Onlar artık abilerim gibiydi." "Hayır... O benim arkadaşım." "Evet, şuan ondan hoşlanmaya başladım..." "Bende se...