Huzur beş harfti. Ama gösterdiği etki insanda bir bomba hissiyatı bırakıyordu. Huzur bombası. İçindeki alev fitilleniyor, tutuşuyor ve bir anda patlayarak, tüm vücuduna dağılıyordu. Bir şeyler, bir anda başlayabilir miydi? Başlayabilir gibi hissediyordum.
Uyandığım saate bakarak gözlerimi devirdim. Erken uyanıyor ve tekrar uykuya dalamıyordum. Bu yüzden kendimi duşa atıp hazırlanmaya başladım.
Bugün kalbimdeki yıldız tozlarının tenime kattığı huzurun adına, beyaz giymeye karar verdim. Beyazın enerjisi üzerimde olsun istiyordum.
Yukarıdaki terası güzelleştirmek istiyordum. Kaç gündür aklımda olan bu fikre gittikçe ısındım. Böyle çok çıplak geliyordu gözüme. Çoğu malzemeyi aldım ve gide gele boşluklarda buraya taşıdım.
Önce yerdeki kalın minderleri üst üste atıp birleştirerek köşede bir yatak haline getirdim. Uzun sopalarımı yatağın başında Kızılderili çadırı gibi birleştirip bağladım. Aldığım beyaz ince tülü çubukları etrafına sardım. Uzun Led ışığı tülün bir ucundan diğer ucuna doğru bıraktım. Etrafına koca saksılarda bitkiler yerleştirdim.
Diğer köşesine bir hamak kurdum. Kimseye haber vermiyordum çünkü keşfedilene kadar benim gizli bölgem olarak kalsın istiyordum.
Bir başka köşeye Faysal Bey'den istediğim eşyalar konulmuştu. Bana bunlarla uğraşmama gerek olmadığını, katalogtan seçtiğim herhangi bir eşyayı buraya getirtebileceğini söyledi ancak kabul etmedim. Hem kendim uğraşmak istiyordum. Hem de samimi, basit ve sıcak bir sığınak haline gelsin istiyordum, pahalı ve kasıntı duran eşyalarla değil. Diğer odalar bu terasa uzaktı. Umarım keşfetmezlerdi.
İstediğim tahtaları önce kalın bir fırçayla beyaza boyadım. Sonra üst üste koyup üzerine kalın ama yumuşak bir minder attım. Etrafına yastıkları dizip, önüne beyaz yumuşak bir post halı koydum. Kenarına bir sehpa yerleştirdim. Etrafa saksıları dizip, içine sipariş verdiğim çiçekleri diktim.
O sıra telefonuma bir bildirim sesi geldi. Hazırladığım koltuğa oturduğumda yorulduğumu anladım.
YZG
Levent: Günaydın. Her sene bir sene daha geçiyor diyen Tarkan gibi bir gün.
Levent: her gün bir gün daha geçiyor boşluğunda uyandım.
Ceyhun: Karnımın gurultusuna uyanmışım gibi bir gün...
Arda: çünkü sen minnoş bir ev kedisi değilsin Duru diyen Can Manay gibi bir gün.
Alya: Aptallık eden Bihter Ziyagil gibi bir gün.
Çakır: Bunlar manyağın teki çıktı Rıza baba gibi bir gün...
Güneş: derdimi anlatacak kadar İspanyolca biliyorum diyen Acun'a, ama senin de derdin yok işte diyen Beyaz gibi bir gün.
Ceyhun: dilenci değilim. Bi kahvaltı..
Siz: Nefes almayı hiç ihmal etmemeliyiz diyen Ebru Şallı gibi bir gün.
Ceyhun: napıyorsun?
Siz: nefes alıyorum
Ceyhun: khvltı hzrlyrsn sndm .s
Levent: ne demişler iki kahvaltı bir olunca, damlaya damlaya göl olur
Siz: Birazdan Bülent Ersoy gibi Allah'ım nereden düştüm ben buraya diyecekmişim gibi bir gün...
Dizdar: O gemi bir gün gelecek diyen İsmail abi gibi bir gün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARARTMA (KİTAP OLUYOR)
Ciencia FicciónDoğum günümde dilediğim dileğin hayatıma bu kadar çabuk etki edeceğini düşünmezdim. Gece yarısı aldığım bir mailde gelen iş teklifine gidip hayatımı değiştirmeye hazırdım. Ancak orada çocukluk aşkımı bulup henüz hatırlamadığımı duymaya ve ardı ardı...