18 Ağustos 2011

191 6 3
                                    

Perşembe - 05:47


Pek çok hikaye aynı süreci takip eder. Kahramanımızın durumu ya da cinsiyeti hatta cinsel tercihi önemli değildir. Bi şekilde aşkı bulmasıdır konu, o sırada başından geçenler anlatılır ve kahraman aşkı bulduğunda ya da evlendiğinde hikaye biter.


Oysa bence esas hikaye tam da bitirilen yerde başlıyor. Aşkı devam ettirmek, evliliği devam ettirmek, sevgiyi devam ettirmek, hepsi ama hepsi onu bulmak kadar zor. Hatta belki daha bile zor. Durum tam da Eprahim Kishon'un "Romeo ve Juliet"e getirdiği yorum gibi "Tarla Kuşuydu Juliet". O büyük aşk karın doyurmayacak,faturaları ödemeyecek,çöpü hiç çıkarmayacak. Yani doğa kanunu aşk için bile geçerli. Mihail Drumes 'in "Valse Davet" kitabında ki baş karakterin dediği gibi "Eğer aşkla nasıl baş edeceğimizi,onun karmaşası karşısında nasıl duracağımızı,nasıl sürdüreceğimizi öğretmiyorsa kupkuru bilimin ne faydası var" yada buna yakın bişilerdi.


Olayın özü şu ki daha geçen hafta Juliet' tim. Fakat Romeo' yu terk etmem gerekiyordu. İkimizde gayet bilinçle ayrıldık. İstemeden ama bilinçle.


Şu anda Tokyo'daki yeni dairemin çatısındayım. Japonlar çatıları çok seviyor. Japonya'ya ilk geldiğimden beri kafamı bu kurcalar, herkes kısa diye mi acaba çatıda durmayı seviyorlar ? Neyse konumuz o değil.


Şu anda oturduğum binanın hemen yanında ki kocaman kütlenin (ki halk arasında ona da bina deniyor ama sanırım ayıp olmasın diye zira gördüğüm en çirkin kütle kendisi.) Tam da karşıma düşen kısmında geçen hafta ayrıldığım, ayrılmak zorunda kaldığım adamın (ve grubunun) posteri asılıyor. (Sıçarcasına çıkardıkları singlelardan biri daha.Ben hala kederdeyim adamın pozlara gel te allam !!! ) Tam ben bunları yazarken evren götünü açmış benimle kafa kırıyor resmen.


Ve evet çatıya çıkmama sebep olan ve ilk iki paragrafını yazmamı sağlayan film "You've got mail" di şu Meg Ryan'la Tom Hanks'ın oynadığı. Ne demeye aşk filmi izlersin ve ne halt yemeye hâlâ Tokyo'da kalmakta ısrar edersin anlamam ki. Tabi o sinirle (ki saat sabah 6'ydı) kendimi laptopla birlikte çatıya attım. Atmaz olaydım Tokyo'nun benimle işi bitmemiş , o nedenle dev reklamlarla hayatımı taciz etmeye başlamış.


Bu yazı bir merak yazısı olacaktı birde romantik komedilere olan hıncımı alacaktım fakat sonuca gel. Resmen öfke kusuyorum .Bu işin sonu çatının ucuna gidip ağzımdan tükürükler saçarak "seni yenicem Tokyooğğ" diye bağırmamla sonuçlanacak asıl bundan tırsıyorum.


Evet an itibariyle tam oldum çünkü kafama kuş sıçtı. Eminim bu İstanbul'da sürekli kafama pisleyen karakter. Hâlâ takip ediyor, kesin bana gıcığı var. Yok her seferinde farklı bir tanesi yapıyorsa daha beter durum, üzerimde kuşların görebildiği bi hedef tahtasıyla dolaştığıma inanmam an meselesi.


Posteri asmayı bitirdiler, kuş da her şeyin üstüne tuz biber oldu. Alkol almadım. Sigara da içmem. Ama şu anda ikisinin de feci gideri var. Ya da yemek yemem gerekiyor sanırım.


Gözyaşların böyle durumlarda akmaya başladımı durmuyor değil mi ve ben hâlâ gülüyorum.......


GünlükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin