Pazartesi - 23:27
Cem Adrian dinliyorum. Her sonbahar, kış dinleyesim gelir...
Hoş bu sene erken başladım dinlemeye. Muhtemelen geçen ay yaşadıklarımın etkisi var...
Her dinlediğimde aynısı olur. İçimi derin bir hüzün kaplar. Huzurlu bir hüzün. En mutlu halimde bile beni sakinleştirir ve düşünmemi sağlar.
Fakat bu sürecin en garip etkisi hep anneannem aklıma gelir. kokusunu burnuma dolar. kendimi onun kollarına atmak isterim. Küçücük bir kızken olduğu gibi beni sarıp sarmalasın isterim.
Sıklıkla sokakta müzik dinlerim bir yerden, bir yere giderken.
Anneannem İstanbul'da, ona gidemem. Onun yerine rüzgarın ve soğuk havanınn kollarına bıratım kendimi. Hoş İstanbul'da olsam bile yanına gitmeyeceğim muhtemelen. Onun yaşlandığını görmek. karşı konulmaza hergün adım, adım yaklaştığını görmek beni delicesine korkutuyor. Kimsenin ölümlülüğünü düşünmek beni bu denli yıpratmıyor.
Neyse, Sho daha gelmedi. Zaten geçen hafta hep böyle geçti. Muhtemelen önümüzdeki haftada aynısı olacak.
Yanımda olmasını istiyorum ama bunu düşündükçe çok bencil hissediyorum. Bencilce hatta görünen o ki imkansız. Bir yandan da onun işini çok seviyorum, işini yapışını. Onu sevenleri de seviyorum. Ama siteler, forumlar arasında gezinirken, onu sevdiğini söyleyen kızları kıskanıyorum. Sonuçta onlarla beni ayıran en önemli nokta; Sho onları daha tanımıyor. Eğer tanısa, kim bilir içlerinden neler çıkacak. Kesinlikle benden milyon kat iyi insanlar var aralarında.....
Kulağımda "yağmur" çalıyor. Şimdi çatıdayım, yağmur dineli çok olmadı.
Kendimi öyle çaresiz ve umutsuz hissediyorum ki... Şarkıyı bu akşamdan beri belki onuncu dinleyişim.
Neden böyle oldum . Mutlu olmalıydım şu anda. Hayatımda yolunda gitmeyen hiç bişi yok ki...
*******
Çatıdaki yağmurlu havalar için tasarlanmış çardakımsı mekanda oturuyorum. Arkama yaslandım, gökyüzünü seyre daldım demin. Yazımı bölen, minik yıldızların hemen öncesindeki paragraftan sonra. Gökyüzüne dalmışken, Sho'nun omuzuma dokunan eliyle irkildim.
Yaklaşık bir saat boyunca her şeyden, herkesden konuştuk. Neden bunaldığımı buldum sanırım. Ben bunları yazarken tepemden leptoba bakıp, ilgiyle okumaya ve anlamaya çabalayan bu gerzek herif dışında kimsem yok buralarda. O kadar yalnızım ki. 2-3 arkadaşım var ama onlarda iş arkadaşlarım. Oysa bu salak, geveze gibi birileri lazım bana. Saatlerce konuşacak, saatlerce anlatacak, saatlerce, ilgiyle dinleycek. Sanırım onu kaybetmekten korkmamın en büyük nedeni bu. Onsuz geçirdiğim, yaklaşık 10 gün içinde nerdeyse boğulacaktım. Hala tepemden okumaya ve anlamaya çalışıyor şebek.
Sho-chii seni seviyorum ^__^ ( ama okuma artık yeter -_- )
Bunu anladığını bliyorum. Yavaştan Türkçeye merak saldı da. Belki durur diye yazdım. Ama tabii geçeriz bir umut bu, yazdığım kısıma gelmesine asır var. Neyse bu günlük yeter. Yazmak yerine konuşasım var ve en iyi dinleyicim (tek dinleyicim) uyumadan konuşmaya devam etmeliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günlük
FanfictionJaponya'nın önemli televizyon kanallarından birinde iş bulup Tokyo'ya gittiğimde "hayatımın macerası"nın sadece Japonya'da yaşamaktan ibaret olduğunu düşünüyordum. İşim gereği türlü çeşitli ünlü insanla içili dışlı oldum. Ama Japonya'ya aşık olmamı...