Cumartesi - 08.33
Gene çatıdan bildiriyorum. Ama bu kez kasvetli bi havada değilim. Sanırım şu anda kasvetli olmam imkansız.
Geçen gün Sho'yla saatlerce konuştum. Sanırım sıkıldığımı söylemesem de halimden tavrımdan gayette anladı durumu. Bir şey söylemedi ama ben öyle düşünüyorum çünkü dün akşam evde misafirlerimiz vardı.
Bunu yazarken bile suratımda öyle kocaman bir gülümseme belirdi ki anlatamam. O nedenle en baştan alıyorum.
Salı gecesi film izliyoduk beraber, (çok nadir olur bu tür durumlar. zira eğer zaman bulursak bunu film gibi şeylerle pek harcamıyoruz. Konuşuyoruz yani o bakımdan şeettim. neyyyse) Sho birden filmin orta yerinde; "Cumartesi Pazar çalışmıyorum, üstelik cuma da erkenden işim bitiyor" diyi verdi.
Ben de söylediği havada kalmasın diye sevinir gibi yaptım. Fakat aramızda oyunculuk yapan o olduğu için kimse benden inandırıcı bi performas beklemesin. Hoş öyle bi niyetim de yoktu zaten. E tabii suratıma şapşalca baktı ben de açıkladım; "Bu söylediğinin genel açılımı; 'sabahleyin 3-4 saati kendime ayırcam. Sonra 2-3 saati seninle geçirip geri kalan zamanımı, ailem ve arkadaşlarım arasında paylaşıcam haberin olsun' demek. Bu arada bana ayırdığın zamanda da genelde alışverişe gidiyoruz. Bir de kız olan benim. Alışverişten ben hoşlanmıyorum sen bayılıosun nası iş bu bi alasam." dedim bi çırpıda. O da, o şapşal ifadeli surata bir de şaşkınlık yapıştırıp devam etti bakmaya ve "senin gene konuşasın mı var? filmi kapatayım mı?" dedi.
Yyok ondan değil ama durum bu. Lndan öyle dehşet sevinesim gelmedi doğrusu."
"Bu durumdan şikayetçisin yani?"
"Şikayet denemez de... sanırım biraz kıskanıyorum."
"Farkındayım."
"Yanlış, 'ukalayım' dicektin"
"Kes!"
"Tamam."
"Bu arada esas konu bu değildi. Sana bir şey soracaktım. Hafta sonuyla ilgili"
İçi boşalmış çerez kâsesini doldurmak üzere mutfağa yöneldim.
(Bu arada anlatmazsam çatlarım; üzerimizde gerzek Sho'nun aldığı ve ikimize de yaklaşık 3 beden büyük gelen, tek tip pijamalarımız vardı. Hay çok rahat ama biri bizi öyle görse üstümüze kusar şerefsizim. gerizekalı gibiyiz.)
Neyse mutfağa giderken buna;
"Hafta sonu özgürsün, istediğin yere git ve bir şey diyeceksen de lafı çok dolandırma"
"Ruh hastası kadın!! bi susta söyleyeyim!! iki de bir lafı azıma tıkıyosun. Bir de lafı dolandıran, uzatan ben oluyorum!!" dedi, biraz histerik bi gülüşle beraber. Fark ettim ki sinirlerini zorluyorum, oldukça uysal bi şekilde dinleme pozuna geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günlük
FanfictionJaponya'nın önemli televizyon kanallarından birinde iş bulup Tokyo'ya gittiğimde "hayatımın macerası"nın sadece Japonya'da yaşamaktan ibaret olduğunu düşünüyordum. İşim gereği türlü çeşitli ünlü insanla içili dışlı oldum. Ama Japonya'ya aşık olmamı...